Yüz Okuma ve Dr. Schüssler Mineral Tuzları Etkisi
Hücre yenilenmesini sağlamaya yönelik metotlardan mineral tuz terapisi günümüzde Bütüncül Tıp alanında yükselişe geçen Naturopatik Tıp metodudur. Özellikle Avrupa’nın birçok ülkesinde uygulanan doku tuz terapisi sıklıkla başvurulan bir yöntemdir.
Bazen ileride karşılaşabileceğimiz hastalıkların habercisidir yüzümüzdeki değişiklikler Dr.Schüssler Doku Tuzları ve Yüz okuma yöntemi eğitimi alan doktorlar hastayı bütüncül bakış içerisinde değerlendirerek ele alırlar. Hastalanmadan yüz analizi yaptırarak tedbir almak önemlidir.
Dr.Schüssler Tuzları İlk olarak 1873 yılında Wilhelm Heinrich Schüssler adındaki bir doktor tarafından yapılan doku testleri ile ortaya çıkmış ve insan vücudunda temelde 12 farklı mineralin bulunduğu anlaşılmıştır. Her biri farklı bir işlev yürüten bu mineraller çeşitli sorunların tedavisinde kullanılmaktadır.
Hangi Mineralin Kullanılacağı Yüz Haritanıza Göre Belirlenir
YÜZ OKUMANIZ YAPILIR
Dr. Schüssler tuzları 12 mineralden oluşan ayrıştırılmış mineral tuzlardan oluşuyor. Hücrenin işletim fonksiyonlarının düzenlenmesi açısından ihtiyaç duyduğu minerallerin karşılanması ile vücutta meydana gelen deformasyonların önüne geçerek iyileştirilmesini mümkün kılmaktadır. Fakat öncelikle yapılacak yüz okuma ile vücudunuzun hangi minerale ihtiyaç duyduğunun belirlenmesi gerekir. Bunun sebebi zaman içerisinde eksilen maddelerin yüz üzerinde çeşitli algoritmalar ile belirti vermesidir. Ayrıca bu eksiklikler ileride karşılaşabileceğiniz hastalıkların ön habercileri olduğundan yüzden teşhis olarak da adlandırılmaktadır
Ayrıca kimyasal ürün olmadığı için yan etkisi bulunmadığı gibi doku tuzları olarak adlandırılırlar. Bu doku tuzlarının kullanımı mutlaka ilgili hekim tavsiye ve önerileri doğrultusunda yüz analizinin ardından gerekli görülmesi halinde kullanılmalıdır.
Mineraller ve Etkileri
Hekiminiz yüz haritanızdan hastalıklarınızı bilirken sizi şaşırtacaktır aynı zamanda gözdeki İristen ve Nabızdan’ teşhis konması ve karşılaşılabilecek hastalıkların bilinmesi mümkündür. Nabız teşhisi, bizim bildiğimiz nabız kontrolünün çok çok üstünde bir tanı ve teşhis yöntemidir. Öyle ki nabızdan “yin” ve “yang” grubundaki organların enerji seviyesi ölçülür. Bu ölçüm akupunktur tedavi yönteminin en başta gelen ve en önemli teşhis yöntemidir. Hatta nabız teşhisi, akupunktur tedavisinin temelidir, esasıdır. Aslında bu teşhis farklı da olsa, bildiğimiz geleneksel tıp için de çok önemlidir.Nabızdan teşhis konmasını işlemlerini Ankara’da en iyi Dr. Yasemin YILMAZ yapmaktadır.
Fitoterapi Nedir?
Fitoterapi, geleneksel bitkisel tıbbi ürünler ve bitkisel ilaçlarla yapılan bir tıbbi tedavi yöntemidir.
Dünya Sağlık Örgütü’ne
göre;
Bir veya daha fazla organıyla tedavi
edici veya hastalıkları önleyici olabilen veya herhangi bir kimyasal-farmasötik
sentezin öncüsü olabilen bitkilerdir.
Fitoterapi hangi rahatsızlıklarda kullanılmaktadır?
Aromaterapi kokuyla tedavi anlamına gelir. Gül, limon, lavanta, nane gibi bitkilerin yağlarının koklanması ile uygulanan doğal bir tedavi yöntemidir. Bitki yağları banyo suyuna eklenir, masajla cilde uygulanır veya teneffüs edilir. Büyükler Buhurdan olarak bilir.
Aromatik kokular burun yoluyla solunduğu zaman koku hücreleri vasıtasıyla beyni ve sinir sistemini etkilerler, en etkili yöntem budur.
Aromatik yağlar bitki, çiçek, ağaç, meyve, ağaç kabuğu, çim ve çekirdeklerden çıkartılan terapötik, psikolojik ve fizyolojik etkilere sahip hastalıkları önleyebilen ve tedavi edebilen yağlardır.
150 civarında hoş kokulu yağ vardır. Bu yağlar mikrop öldürücü, antiviral, iltihap kurutucu, ağrı kesici, antidepresan, balgam söktürücü, uyarıcı, sakinleştirici, hazmı kolaylaştırıcı, idrar söktürücü özelliklere sahip olup egzema, sedef, migren gibi pek çok rahatsızlıkta kullanılabilmektedir.
Aromatik yağlardan azami faydayı sağlamak için tamamen doğal yağlar kullanılmalı, sentetik olarak üretilen yağlar işe yaramaz. Doğal bitkilerden elde edilen uçucu yağlar kullanılmalıdır.
Aromaterapi doğal tedaviler arasında en hızlı gelişen alanlardan biri olup Kanser hastalarında kemoterapinin yan etkilerini azaltmak için kullanıldığı gibi kalp hastalarının rehabilitasyonunda da kullanılabilir.
Aromaterapi ile ilgili tedaviler çok iyi sonuç vermektedir. Beyinde çeşitli alanları (hipofiz vs…) etkileyerek tedavi sağlanır. The Parfum filmini izlemenizi kokuların etkinliği hakkında bir fikir edinmeniz ve farklı bir bakış açısı yakalamanızı sağlayacağını düşünüyorum.
NÖRAL TERAPİ ve AĞRI
İnsan bedeni, parçaları, organları ve gözleri biçim ve işlev bakımından bütünün hizmetinde bulunan organize bir bütündür. Bu bütünlüğü bedenimizde yer alan 500.000 km uzunluğunda olan Vejetatif sinir sistemi (otonom sinir sistemi)sağlamaktadır. Herhangi bir bölgede meydana gelen herhangi bir olumsuz uyarı, tüm sistemide etkilemektedir. Bedenin tamamı birbiriyle iletişim halindedir,herhangi bir organda sorun meydana geldiğinde, bu sorun vegatatif sinir sistemi aracılığı ile tüm bedeni etkiler Kalbin çalışması ,kan basıncının kontrolde tutulması,sindirim si steminin çalışması, hormonların düzenlenmesi ,vücut sıcaklığı ve terlemenin ayarlanması, cinsel işlevler ve adet görülmesi vegatatif yani otonom sinir sisteminin kontrolündedir. Bu sistemde düzensizlik olması kalp çarpıntısı, kabızlık yada ishal ,tansiyon sorunları, aşırı terleme yada aşırı sıcak hissetme gibi rahatsızlıkları oluşturmaktadır.
Nöral terapi 1920 yıllarda Huneke soyadında iki Alman Doktorun geliştirdiği almanyada ve Avrupada çok yaygın kullanılan vegetatif sinir sistemine etki ederek, vucudun iç dengesine kavuşmasını sağlayan lokal (bölgesel) bir enjeksiyon yöntemidir.Nöral terapi bir regülasyon tedavisidir.Vucudun tamir sistemininide harekete geçirerek kendi kendine iyileşmesine yardımcı olur Bedende hastalıklar ortaya çıkmadan önce bazı değişiklikler oluşur. Nöral terapi; çoğu kez modern tıbbın açıklayamadığı ve hastanın kendi psikolojisiyle ilğili olduğu söylenen rahatsızlıkların temelinde hastanın zorlanan vejetatif sinir sistemindeki düzensizliğin olduğunu ortaya çıkaran ve tedavi eden bir bilim dalıdır.
Nöralterapi ile vücüdu bütünsellikle ele alıpgeçirilen travmalr,ameliyatlar ve bozucu alan olacak tüm unsurlardikkate alınarak bir tedavi protokolu belirlenir
Uygulama sırasında yapılan enjeksiyonlar doğrudan sinirlerin içine değil sinirlerin en yoğun olduğu çilt altı bölgesine yapılır.Yan etkisi yok denecek kadar azdır. Tedavide kullanılan lokal anesteziğin enfeksiyonu ve enflamasyonu geçirdiği( antibakteryal,anti virütik ,anti fungal),anti aging (yaşlanma karşıtı) ve antikanserojen (kanser öneleyici ) bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Bedenin herhangi bir yerinde bulunabilen ,aşı skarları geçirilmiş ameliyat skarları fiziksel ve psikoljik travmalar uzak etkiler yaratan sorunlu vücut bölgeleri bozucu alan olabilir.Barsak florasındaki bozukluklar, diş tedavileri, geçirilmiş bir hastalık bunların hepsi de birer bozucu alan olabilir. Ve bedenin kendi mekanizmaları ile düzeltilemezler. Vücudu saran vegetatif sinir sistemi ağıyla uzak vücut bölgelerini ilğilendiren problemlere ve hastalıklara neden olurlar.Nöral terapinin bütünsellik yaklaşımıyla bozucu alan tedavisi başarıyla gerçekleşir ve vücut eski harmonisine kavuşur.
Nöralterapi, çoğunlukla çaresiz, ilaç tıbbında çözüm bulamamış hastaların tercih ettiği bir tedavi metodudur. Özellikle klasik tıbbın yetersiz kaldığı uzun süreli, geçmeyen ağrılar, regl düzensizliği, kabızlık, yaşlanma, alerji, hamile kalamama, hormonal düzensizlik, üst solunum yolu hastalıkları, bağırsak ile ilgili tüm şikâyetler gibi birçok alanda nöralterapi kullanılıyor. Sorunlu organlarda cilt altı dokulara enjeksiyonla anestezik madde verildiğinde otonom sinir sistemi uyarılıyor. Bu uyarıyla “vücuttaki elektriğin düzenlenmesi” sağlanıyor ve böylelikle vücudun iletişim ağındaki aksaklıklar giderilerek tedavide etkili sonuçlar elde ediliyor.
YÜZDEN TEŞHİS / VÜCUD DİLİNİZ
Yüz Okuma /Yüzden Teshiş Nedir, Vücut Dilimiz Neler Anlatıyor? Schussler Tuzları nedir, Schussler Tuzları nedir, Ne işe yarar?
YÜZÜNÜZDEKİ GENETİK İŞARETLER /Vücudumuzdaki Dikkat Çekici Belirtiler Neler, Bize Neler Anlatıyor
Dr.Schussler tarafından keşfedildiği için Schussler Tuzları olarak adlandırılır.. Biokimyasal fonksiyon aracıdır, kaya tuzu sofra tuzu ile karıştırılmamalıdır. 1-12 arası ile numarlandırılanlar ilkbulunan ve en önemli tuzlardır. Türkiye de 12 adet Schussler tuzu varken yurt dışında (özellikle Almanya İngiltere Avusturya, Amerika, Hollanda İtalya, Fransa …..) son dönemlerde keşfedilen tuzlarla beraber toplam 33 Schussler tuzu piyasada bulunur.
Bu biyokimyasal mineral tuzu bitkilerin, hayvanların ve insanların hücrelerinde farklı konsantrasyonlarla bulunur ve hücrelerin oluşumu, işleyişi ve zehirlerinin dışarı atılması için hayati öneme sahiptir.
Hücrelerin mineral alışverişi dengesi bozulursa mineral tuzları almakla tekrar düzeltilebilen çeşitli hastalıklar için zemin oluşur. Tuzların içinde yardımcı madde olarak sadece buğday veya patates nişastası yada Laktoz kulanılır. (glutensiz beslenenler de düşünülmüş). Türkiye’de halen 2 marka bulunmakla beraber, her marka laktoz içerir (minerallerin hücre içi emilimi için ). Laktoz intöleransı olanlar için ise laktozsuz damla şeklinde olanı temin edilebilir ve kullanılır(Türkiye de yok ☹️).
Gebe ve çocuklar içinde güvenle kullanılabilir.
Schussler tuzlarının karakteristik etkilerinin etkileri: en doğru kullanım Yüz Teşhisi yapılarak olur.
No 1. Calcıum Fluoratum (kalsiyum florür) kas lif yumuşak doku ve damarların esnekliğini korur, ayrıca diş minesini sertleştirir saç el ve ayak tırnağı oluşumundan sorumludur.
No 2. Calcıum Phosohoricum(kalsiyum fosfat) protein sentezi için gereklilidir .Kan oluşumu, her türlü yeni h. oluşumu ,kemik gelişimi,antikor ve lesitin oluşumunu sağlar Ayrıca parasempatik sinir sistemini güçlendirir.
No 3. Ferrum Phophoricum:(demir fosfat) hemoglobin yapıcıdır, bu da vücudun oksijenle beslenmesi açısından özel öneme sahiptir Özellikle nonspesifik bağışıklık sistemini destekler Her türlü akut iltihabi süreci engelleyici etki eder ve enfeksiyonları önleyici rol oynar.
No 4. Kalium Chloratum(potasyum klorür)Zehirlerin lenf ve bez sistemi yoluyla ve karaciğer ve böbrekler üzerinden dışarı atılmasını düzenler.Aynı zamanda spesifik bağışıklık sistemini de düzenleyici işleve sahiptir.
No5 Kalıum Phosphoricum(potasyum fosfat)lesitin oluşturduğundan sinir
sistemi için önemli bir mineral tuzudur Ayrıca sempatik sinir sistemini düzenler bu da organizmayı harekete geçiren uyarıcı etki eder.
No:6 Kalıum Sulfuricum (potasyum Sülfat) üst deri hücreleri oluşturur, hücre metabolizmasını düzenler ve karaciğer ,pankreas, barsak ve böbreklerin faaliyetini teşvik eder.Oksijenin kandan hücrelere
taşınmasında önemli rol oynar.
N8: 7 Magnesium Phosphoricum (magnezyum fosfat) kalp kan dolaşımı ,solunum salgı sistemi, sindirim organları ve metabolizma , özellikle de karaciğer ve böbrekler üzerinde ,faaliyet artırıcı etkiye sahiptir.
No: 8 Natrium Chloratum(sodyum klorür) mukoza kıkırdak doku ve eklem kayganlaştırıcı sıvı üretimine etki eder. Su ve özsu dengesini düzenler ve asit baz dengesini düzenleyici önemli bir maddedir Ayrıca metal bazlı zehirlerin atılması görevini üstlenir.
No: 9 Natrium Phosphoricum (sodyum fosfat) yağ metabolizmasını düzenler üre asidi laktik ast ve karbondioksit fazlasını giderir.
No:10 Natrium Sulfurucum (sodyum sülfat) vücüt suyu dengesini ve şeker metabolizmasını hareketlendirir, safra sıvısı üretimini düzenler.
No: 11 Silicea bağ dokunun temel yapısını oluşturur sinirlerin iletkenliğini düzenler kavitelerdeki kan birikimlerini ve sıvıları ortadan kaldırır romatizmal tortular cerehat kıymıklar gibi doku içerisindeki yabancı maddeleri eritir.
No:12 eklem tuzudur . İltihap abse de kullanılır.
Dr Schüssler minerallerinden bahsettik .Şimdi de Yüz okuma nedir biraz ondan bahsedelim
Hücre yenilenmesini sağlamaya yönelik metotlardan mineral tuz terapisi günümüzde Bütüncül Tıp alanında yükselişe geçen Naturopatik Tıp metodudur. Özellikle Avrupa’nın birçok ülkesinde uygulanır.
İleride karşılaşabileceğimiz hastalıkların habercisidir, yüzümüzdeki değişiklikler …göz altı morluğu, şakaklarda çöküklük,bazı bölgelerdeki lekeler, yan yana ben ve benimsi lekeler, yanaklarda kırmızılık, dudak kenarında beyazlık, göz çukurundaki değişiklikler, göz altı turuncu yağ bezeleri hepsi birşeylerin habercisi biteliğinde olup çok önemlidir.
Dr.Schüssler Doku Tuzları ve Yüz okuma yöntemi ,eğitimi alan doktorlar tarafından hastayı bütüncül bakış içerisinde değerlendirerek ihtiyaç görülen doku tuzları önerilir.
Hangi Mineralin Kullanılacağı Yüz Haritanıza Göre Belirlenir!!!
Dr. Schüssler tuzları hücrenin işletim fonksiyonlarının düzenlenmesi açısından ihtiyaç duyduğu minerallerin karşılanması ile vücutta meydana gelen deformasyonların önüne geçerek iyileştirilmesini mümkün kılmaktadır. En az 6 aylık tedavi gerektirmekle birlikte, çok hızlı iyileşmelerde sıklıkla görülebilmektedir.
Öncelikle yapılacak yüz okuma ile vücudunuzun hangi minerale ihtiyaç duyduğunun belirlenmesi gerekir. Bunun sebebi zaman içerisinde eksilen maddelerin yüz üzerinde çeşitli algoritmalar ile belirti vermesidir. Ayrıca bu eksiklikler ileride karşılaşabileceğiniz hastalıkların ön habercileri olduğundan yüzden teşhis olarak da adlandırılmaktadır.
Ayrıca kimyasal ürün olmadığı için yan etkisi bulunmadığı gibi doku tuzları olarak adlandırılırlar. Bu doku tuzlarının kullanımı mutlaka ilgili hekim tavsiye ve önerileri doğrultusunda yüz analizinin ardından gerekli görülmesi halinde kullanılır.
Otoimmün hastalık tedavilerinde, Behçet, Lupus, Egzema, Sedef, Alerji, Topuk dikeni, Diz ve Bel Ağrıları, Çocuklarda altına kaçırma, Hiperaktivite, Alzheimer, Demans, Böbrek taşı, Safra taşı, Anksiyete, Kalp krizii ve Damar Tıkanıklığı sonrası hayatın sağlıklı sürdürülebilriliğine için takviye edilmesi gibi hemen hemen her hastalıkta Ozon tedavisi, Proloterapi, Visseral-Manuel Terapi ve homeopati ile de destekleyerek çok iyi sonuçlar alınabilmektedir.
Yüzümüzdeki işaretler, renkler ileride karşılaşabileceğimiz hastalıkların habercisi olabilir mi?
Hekiminiz yüz haritanızdan hastalıklarınızı bilirken sizi şaşırtacaktır aynı zamanda gözde İristen, dilden, dişlerden ve Nabızdan teşhis konması ve ileride karşılaşılabilecek hastalıkların bilinmesi mümkündür.
Nabız teşhisi, bizim bildiğimiz nabız kontrolünün çok çok üstünde bir tanı ve teşhis yöntemidir. Öyle ki nabızdan “yin” ve “yang” grubundaki organların enerji seviyesi ölçülür. Bu ölçüm akupunktur tedavi yönteminin en başta gelen ve en önemli teşhis yöntemidir. Hatta nabız teşhisi, akupunktur tedavisinin temelidir, esasıdır. Aslında bu teşhis farklı gibi görünsede bildiğimiz geleneksel tıp için de çok önemlidir.
Nabızdan teşhis konmasını ve alınacak tedbir ve uygulamaları Ankara’da Dr. Yasemin YILMAZ yapmaktadır.
Nöral terapi ya da nöral tedavi tanımlaması iyileşme için bedenin network ağına, uyarıcı ve düzenleyici etki edilmesi anlamında kullanılmaktadır. Akupunktur uygulamasındaki gibi otonom sinir sisteminin harekete geçirilmesinin enerji kanallarının açılmasının bir başka yolu olarak kabul edilebilir. Farklı olarak özel bir lokal anestezikle intradermal olarak belirli noktalara (hastalığımıza ve geleneksel tıpda kullanılan kişiye özel tespit edilen noktalar) uygulanması ile tedavinin sağlanması esası olarak söyleyebilirim.
Ağrı Tedavisi
Uygulama Yapılan Nörolojik Hastalıklar
Ülkemizde Nöralterapi Tamamlayıcı Tıp Kapsamında değerlendirmemekte olup, bir kaç tane Nöralterapi Derneği vardır.
GAPS Beslenme
GAPS (Gut and Psychology/Physiology Syndrome)
GAPS Protokolünün mucidi Dr. Natasha Campbell bağırsak-beyin ilişkisi ile nörolojik bozukluklar ve beslenme arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir. GAPS tedavisi bağırsak duvarını ve sağlıksız florayı onarmaya yönelik bir beslenme protokolüdür. Sağlıklı beslenme bir yaşam biçimidir. GAPS bu yaşam biçimini size ve hastalıklarınıza özel olarak bir şekillendiren bir beslenme yöntemidir. GAPS protokolüne uygun beslenme ile kronik psikolojik ve fizyolojik hastalıklar tedavi edilebilir.
GAPS protokolünün mucidi Dr. Natasha Campbell olup, Türkiye’ye kazandıran Gonca ZEYBEK ve Dr. Asuman KAPLAN’dır. Ortak düzenleyerek verdikleri eğitim ve programları ile GAPS PROTOKOLÜ ülkemize yayılmaya devam etmektedir.
GAPS Beslenme İle Tedavi Edilen Hastalıklar
Tiroid Rahatsızlıkları / Fibromiyalji
İrritabl Bağırsak Sendromu / Kabızlık
Crohn / Ülseratif Kolit
Dikkat Eksikliği / Hiperaktivite
Panik Atak
Otizm
Disleksi
Obsesif Kompulsif Bozukluk
Astım / Allerji / Egzema (Frekans Sistemleri ve Homeopatik desteklerle)
Nörolojik Hastalıklar
Otoimmün Hastalıklar (İyi bir Anemnez sonucu; Frekans Sistemleri ve Homeopatik desteklerle)
“Tüm hastalıklar bağırsaklardan başlar.“
Hipokrat