HOMEOPATİ NEDİR ?

       Homeopati, zıtlıklar teorisi üzerine kurulmuş klasik tıbbın aksine, benzerlikler teorisi üzerine kurulmuştur. Buradan yola çıkarak bedenin kendi doktorunun zaten var olduğunu düşünmek yanlış olmaz.  Homeopati bedenin doktorunun yinekendisi olması için bedene nasıl tedavi edeceğini öğretmesi şeklindedir. Bilinmesi gereken diğer bir önemli husus ise her bedenin hastalık etkenine farklı yanıt vermesidir. Bu nedenle her beden kensini iyileştiriken farklı davranır. Homeopat doktor bu farklılığı ortaya çıkarıp, bedenin kendisini doğru tedavi etmesini sağlar. Kullanılan ilaçlar tamamen zararsızdır ve klasik tıp ilaçları ile birlikte kullanılabilir. Homeopati hemen tüm rahatsızlıklar için kullanılabilir.

Homeopati, ‘benzeri benzer ile tedavi etme’ (similia similibus currentur) prensibine dayanır. Hastalık belirtileri aslında, hastalık ile savaşan vücutta meydana gelen değişikliklerdir. Klasik tıp bu belirtileri ortadan kaldırmaya çalışır; öksürüğü keser, ateşi düşürür, ağrıyı dindirir.. Homeopati ise belirtileri olduğu gibi ele alır, vücudun savunma sistemine dair işaretler olarak görür, bastırmaya çalışmaz ve hastalığın başka bir düzlemde olduğunu savunur

Samuel Hahnemann tarafından keşfedilen homeopati 19. yy’dan beri benzerlik kanununa uygun şekilde uygulanmaktadır. Bu durum sadece her homeopatın kendine has bir yöntem çizmesiyle sınırlı olmayıp, her hastalık durumunun da kendine has homeopatik yaklaşım gerektirmesi gerçeğini ortaya koymaktadır.

Akut vakalarda kişinin yapısal (kronik) ilacının haricinde yüksek seçicilikteki remedilere de ihtiyaç duyulmaktadır. Bu akut vakalardaki remediler çoğu kez, kişinin fiziksel – duygusal –mental yapısından uzak teşhis edilmektedir.

                Homeopati Kişiye Özel ve Bütüncül Bir Tedavi Şeklidir ve

                    Tüm Hastalıklarda Rahatlıkla Kullanılabilir

Remedi; Homeopatik ilacın genel ismidir.

Herkesin DNA sarmalı kendine özgüdür ve bu sarmal kişinin fiziksel ve psişik özelliklerini belirler. Homeopatide her hasta için tamamıyla doğal maddelerden (bitkiler, mineraller, organik ürünler, doku ekstreleri..) tek bir ilaç (remedi) hazırlanır. Homeopatik remediler sağlıklı kişilerde hastalığa özgü belirtiler oluştururken, hastalarda iyileşme aracı olur. Her remedi, bireye özgü belirtiler bütününe etki eder, çünkü her insanın vücudu ve hastalığı kendisine özgü belirtiler gösterir(hastalık yoktur, hasta vardır). Remediler maddelerin enerji verici özelliklerinden faydalanarak vücuttaki uyum ve dengeyi tekrar sağlar, savunma ve iyileşme sistemlerini güçlendirir; bir başka deyişle kişinin ‘yaşama gücünü’ harekete geçirir. Remediler hastanın kendi gücüyle çalıştığı için yan etkisizdir; bebeklerde, hamilelerde ve yaşlılarda güvenle kullanılabilir. Homeopati hücre düzeyinde çalışır ve tüm bu etkileri ile iyi bir anamnez- tecrübe ile tüm hastalıklarda iyileşme görülebilir.

Doğal Hastalık – Doğal İyileşme

Homeopatide kullanılan Arnica, Veratrum, Lycopodium gibi bazı bitkiler Fitoterapi’de; belladona, kinin gibi bazı ilaç hammaddeleri klasik tıpta kullanılır. Homeopatik ilaçlar bu maddelerin enerjilerini açığa çıkaran ‘potansizasyon’ yöntemiyle hazırlanır. Bu ilaçlar ileri derecede sulandırılır ve mekanik enerjiye tabi tutulur.
Homeopatik ilaçların iyileştirme süreci, hastalıkların kendiliğinden iyileşme sürecine benzer. Önce kişide hastalığın bütün belirtileri görülür. Homeopatik ilaç alındıktan sonra hastalık belirtilerinde bir artış gözlemelenebilir (alevlenme, ilk kötüleşme) sonra tam bir iyilik hali gelir. Hastalıkta bir artış gözlenmesi panik oluşturmamalıdır. Homeopatiden her türlü fiziksel rahatsızlıkta, ciddi kronik hastalıklarda, ruhsal bozukluklarda faydalanılabilir.

Mei-Zen

Kozmetik Akupunktur protokolü haftada 2 kez olmak üzere 6 hafta 12’seans olarak uygulanabilir.

Uygulama ile Birlikte Ciltteki Güzel Değişimler Nelerdir

  • Cilt canlanır, parlak ve daha gergin görünüm elde edilir.
  • Dermapen uygulamalarıyla desteklenirse yüzün lekeli renk düzensizliği kaybolur
  • Yaşlılık lekeleri kaybolur.
  • Cilt kalıcı bir sıkılığa kavuşur, kırışıklıklar kaybolur.
  • Dekolte bölgesi güzelleşir. Cildiniz Sağlığına kavuşur

HACAMAT

Kupa uygulamasının kan alınmadan yapılan şeklidir. Bazı hastalardan kan alınmaz. Kuru kupa yapılır. Hacamat öncesi kuru kupa ile hazırlık yapılır. Özel bir iltihap oluşturulur, bağışıklık sistemi harekete geçer ve hastalığı önler.

Hacamatdan önce 1-2 dakika kuru kupa yapılması iyidir. Bazende resimde görüldüğü gibi kuru kupa ile akupunktur uygulaması birleştirilerek çok daha iyi sonuçlar alınabilmektedir.

hacamat ile m-RNA ya hücresel mesaj verilerek hastalıklardan korunabileceğine dair Ülkemizde yapılmış bir bilimsel çalışma lütfen dikkatlice okuyunuz; https://acikerisim.erbakan.edu.tr/xmlui/handle/20.500.12452/3888

Schüssler Tuzları- Alman Doktor Dr. Schüssler

Schüssler Tuzları- Alman Doktor Dr. Schüssler
1873 yılında bir Alman biyokimyacı doktor Schuessler tarafından 12 hücre tuzu, tanındı ve kategorize edildi. O,  vücudun ihtiyaç duyduğu bazı önemli minerallerin, kendi hücrelerinin tümünde, uygun bir denge içinde olduğunu çok ilginç bir hikaye ile bulmuştu. Bir dengesizlik veya bu minerallerin herhangi birinin eksikliği, dokularda hastalığa yol açabiliyordu. Dokulara eksik minerallerin takviye edilmesi dengesizliği düzelttiğinden, hastalık da ortadan kalkıyordu. Bu, görünüşte oldukça basit olan tedavi sistemi, genel sağlık üzerinde pratik bir uygulama alanına sahiptir. Hücre-tuzu terapisi olarak adlandırılan bu tedavi de, vücudun eksikliğini duyduğu ve istediklerinin ona eklenmesi esasını taşıdığından, baş gösteren hastalıkları ilaçlar ve diğer kimyasal maddeler ile baskılamanın aksine, oldukça önem taşırlar. İlaçlar, eksik olan hücre besinlerini yerine geri koymazlar, onun yerine eninde sonunda sorunu yoğunlaştıracak  zararlı kimyasalları vücuda sokarak sizi kısır döngüye sokarlar ve tam bir iyileşme sürecine giremeyabilirsiniz, oysa Schüssler Tuzları ile bu durum yeterli sürede tam bir çözüme kavuşabilir.
Schüssler Tuzları Nedir?
Schüssler Tuzları’nın çoğu, homeopatik potansiyele sahiptir, maddenin anlık etkinliğini büyük bir etkiye çevirirler. Potensiyalizasyon süreci, maddenin temel enerjisini yükseltirken, aynı zamanda dozaj miktarını azaltır. İçerisinde çok çok az madde vardır önemli olan bunları hücre içerisine girerek işlevsellik kazanmasıdır.
Dr. Schussler, yakılmış insan bedenlerini inceleyerek, toplam kalıntıların, 12 temel maddeden oluştuğunu bulmuştu. Bu bulgulardan itibaren Schussler, yanmış dokulardan arta kalan 12 tuzun – ki şimdi adı doku tuzu olarak kaydedilmiştir.
Kişi, bu 12 tuzdan her hangi birinin eksikliğini yaşadığında hastalık meydana geliyordu. Schussler, bu çeşitli hastalıkların tedavi edilmesi için, hastaların tuzları genel olarak ağızda eritilerek alınmasını öneriyordu. İnancı, tuzların hücrelere gerekli besini sağladığı yönündeydi. Hücre beslenme yeterli gelirse, hücre metabolizması normale dönerek ve vücut sağlıklı olacaktır.
Günümüzde, Schussler’in kullandığı hücre tuzlarının kendilerinin doğrudan besin takviyeleri olmadığını anlamış bulunuyoruz. Hazırlanmasında D6-D12 gibi belirtilen homeopatik dozaj prensipleri geçerlidir. Tuz kullanımının seçimi genel olarak Yüz Okumasına göre yapılır.

YÜZ OKUMANIZ NASIL YAPILIR

Dr. Schüssler tuzları 12 mineralden oluşan ayrıştırılmış mineral tuzlardan oluşuyor. Hücrenin işletim fonksiyonlarının düzenlenmesi açısından ihtiyaç duyduğu minerallerin karşılanması ile vücutta meydana gelen deformasyonların önüne geçerek iyileştirilmesini mümkün kılmaktadır. Fakat öncelikle yapılacak yüz okuma ile vücudunuzun hangi minerale ihtiyaç duyduğunun belirlenmesi gerekir. Bunun sebebi zaman içerisinde eksilen maddelerin yüz üzerinde çeşitli algoritmalar ile belirti vermesidir. Ayrıca bu eksiklikler ileride karşılaşabileceğiniz hastalıkların ön habercileri olduğundan yüzden teşhis olarak da adlandırılmaktadır. Yüz okuma ile yapılacak tespitler ve Schüssler tuz kullanımı iyi Tıp bilgisi ile beraber homeopati ve yüz okuma bilgisi gerektirdiğinden bu konuda yetkili ve bilgili doktorlar tarafından yapılması önem arz eder.

Ayrıca kimyasal ürün olmadığı için yan etkisi bulunmadığı gibi doku tuzları olarak adlandırılırlar. Bu doku tuzlarının kullanımı mutlaka ilgili hekim tavsiye ve önerileri doğrultusunda yüz analizinin ardından gerekli görülmesi halinde kullanılmalıdır.

** Schüssler tuzları ilaç kapsamında olmadan serbest satılsa da önemsenmeli ve konu hakkında eğitimli hekiminizin kontrolünde kullanımına özen göstermelisiniz.

1-Calcium floratum D12
Kalsiyum Fluoratum, bağ dokusu, bağ ve tendonların elastikiyetini yükseltmesi yanı sıra, kemiklerin ve dişlerin sıkılığını artırır. Varis destekleyici tedavinin yanı sıra, kas ve bağ yaralanmaları ve suşları için uygundur.
2- Calcium phosphoratum D 6
Kalsiyum Fosforikum, kemik ve dişlerin büyümesini ve iyileşme süreçlerini destekler. Kırıklar ve osteoporoz tedavisinde de yardımcıdır.
3- Ferrum Fosforikum
Ferrum Fosforikum, tüm enfeksiyonların ilk aşamalarında büyük bir yardımcıdır. Akut enflamasyon, ateş vakaları, taze yaralar, kesik ve dikişler, birinci derece yanıklar için uygundur.
4- Kalium chloratum
Kalium chloratum, rinit, bronşit, gastrit, kolit ve sistit gibi tüm mukus iltihaplanmalarında yardımcıdır. Özelliğin hastalığın dışarı sızma gibi net semptomları gösterdiği, enflamasyonun ikinci evresinde etkilidir.
5- Kalium Fosforikum
Kalium Fosforikum,  zihnin dengeli bir hal içinde olmasına yardımcı olur ve sinir sistemini dengeler. Zihinsel, duygusal, fiziksel yorgunluk ve halsizlik tedavisinde destekleyicidir. Depresyon tedavisinde etkindir.
6- Kalium sulfuricum
Kalium sulfuricum, kronik iltihapları ve kronik cilt bozuklukları gidermek için yardımcıdır. Yavaş iyileşen yaralarda, boğaz, konjonktiva ve burun gibi mukoza iltihaplarının iyileşme sürecini destekler.
7- Magnezyum Fosforikum
Magnezyum Fosforikum, sık karşılaşılan kramp ve kas spazmları tedavisinde etkilidir. Kas ağrısı, adet ağrıları, gastrointestinal sistemdeki ağrılı spazmlar, boyun veya omuzdaki olası gerilimler tedavilerinde destekleyicidir.
8- Natrium chloratum
Natrium chloratum, vücut sıvılarının dengesini düzenler. İshal veya kusma gibi gastrointestinal şikayetlerde yardımcıdır.
9- Natrium Fosforikum
Natrium fosforikum, asit-baz dengesini düzenler ve hiperasidite tedavisinde etkilidir. Genel olarak metabolizmaya yardımcı olur ve yağ açısından zengin gıdalar ve asit reflü sindirimindeki hazımsızlık, mide gazı ve bozuklukları gibi sindirim şikayetlerinde destekleyicidir.
10- Natrium sulfuricum
Natrium sulfuricum genel detoksifikasyon işlemleri ve sıvı atılımını destekler. Aşırı doku sıvıları salgılanmasında yardımcı olur ve karaciğer fonksiyonunu destekler.
11- Silicea
Silicea saç ve tırnakların elastikiyetini ve sıkılığını korumaya yardımcı olur. Kırılgan saçlar ve tırnaklar, saç dökülmesi ya da düzensiz tırnak büyümesi durumunda etkilidir. Silicea, elastikiyetini artırarak deri ve bağ dokusu güçlendirir.
12- Kalsiyum sulfuricum
Kalsiyum sulfuricum’un anti-inflamatuar bir etkisi vardır ve hücrelerin büyümesini destekler. Apse, sivilce, püstül ve pürülan süreçleri durumunda yararlıdır.

HACAMAT

HACAMAT

KURU KUPA

Kupa uygulamasının kan alınmadan yapılan şeklidir. Bazı hastalardan kan alınmaz. Kuru kupa yapılır. Hacamat öncesi kuru kupa ile hazırlık yapılır. Özel bir iltihap oluşturulur, bağışıklık sistemi harekete geçer ve hastalığı önler.

Hacamatdan önce 1-2 dakika kuru kupa yapılması iyidir. Bazende resimde görüldüğü gibi kuru kupa ile akupunktur uygulaması birleştirilerek iyi sonuçlar alınabilmektedir.

Akupunktur-Kupa Kombine Uygulama

HACAMAT

Derinin altına işlemiş vücudumuzda hastalıklara sebep olan toksit kanın küçük çizimler sonucu vakum yolu ile dışarı alınmasına denir.

Deri altına yerleşerek biriken kan özelliğini yitirerek koyu renkte olan pelte kıvamına dönüşmüş olup, bağışıklık sistemimizi olumsuz etkilemekle birlikte bir çok hastalığın sebeplerini oluşturabilir. Hacamat, düşünüldüğü kadar ağrı ve acının hissedildiği bir işlem değildir, herhangi bir yatarak tedavi gerektirmeden yapılan ve hastalıktan korunmak ve sağlıklı yaşamak için en kolay yöntemdir.

Hacamat belli zaman dilimlerinde düzenli olarak ve yapılması gibi yapıldığı takdirde vücudumuzda bulunan ve dışarıya atılamayan toksinleri, ağır metalleri, hormonlu gıdaların etkilerini vakum yöntemiyle dışarı atmaya yarar. Böylece sağlığımız açısından çok önemli bir adım atmış oluruz.

Önleyici (koruyucu) hacamat;

 Baş, sırt, bel ve baldır bölgeleri

  • Tedavi edici hacamat;

 Çene altı, baş, taban, kürek kemik arası, kulak arkası, kulak memesi, böbrek, Karaciğer noktası, diz, bel hacamatı, ve lokal bölgelere

HACAMATIN ÇOCUKLARDAKİ ETKİLERİ

  • İştahı arttırır.
  • Boyunu – kilosunu arttırır. Gelişmesine yardımcı olur.
  • Sinirliliği ve saldırganlığı azaltır. Hacamat olan çocuklar sakindirler.
  • Suçiçeği, sürekli grip, kr. öksürük,  astım, alerji, sarılık, idrar kaçırma, diş gıcırdatma gibi rahatsızlıklar tedavi olur.
  • IQ yu arttırır. 
  • Kan yapmayı güçlendirir.
  • Kız çocuklarında regl dönemini düzenler.
  • Hacamat olanların ciltleri daha şeffaf daha güzeldir. 
  • Saçları daha canlıdır. 
  • İmmun sistemi güçlendirir. 
  • Bazı enzimleri dengeye getirir.

YETİŞKİNLERDE FAYDALARI NELERDİR

  • İmmün sistemi güçlendirir.
  • Başağrısı, migren
  • Yorgunluk
  • Göz hastalıklarında,  Göz kapaklarının ağırlaşması, çapaklanma,
  • Ağızda kötü koku
  • KC enzimlerini düzenler.
  • Hipertansiyon, allerji, tiroit hst, psöriazis, sivilce
  • Zeka artırmada faydalıdır, 
  • Kalp krizini önlemede, siyatik, bel ağrısı,
  • Sperm sayısı düştüğünde,
  • Dismenorede, menapozda
  • Taşikardi
  • El ayak yanmaları, uyuşmalarda,
  • Romatizmal hastalıklar ve hormon dengelenmesi
  • Migren
  • Gece  körlüğü
  • Göz tembelliği
  • Optik ödem
  • Baş dönmesi, diş ağrıları
  • Glokom, beyin basıncı artması
  • Behçet hastalığı, katarakt
  • Sinirsel tansiyon,
  • Konuşma problemleri, 
  • Beyinsel ve ruhsal durumlar
  • İşitme problemleri,
  • Sağırlık, meniere,
  • Sivilceler

gibi pek çok hastalığı önlemede faydalıdır.

Hacamat Geleneksel Yöntemlerle esaslarına uygun şekilde ve doğru zamanlarda yapılmalıdır.

Dikkat Edilmesi Gereken Başlıca Hususlar Şöyledir.

Hacamattan Önce

Hacamat aç karnına yapılır; Takribi 3 saat öncesi yeme içme bırakılır.

Asgari 24 saat öncesinden hayvansal gıda alınmaması tavsiye edilir. Biz bazen 3 günlük hayvansal gıda perhiz öneririz. Balda hayvansal gıda olup balın kullanımı ile ilgili olarak özel önerilerimiz ve ikramlarımız yapılmaktadır.

Hekimlerin açıklamalarına göre hayvansal gıdalar protein ihtiva eder, kanı koyulaştırır. Hayvansal perhize dikkat edilerek yapılan hacamat daha faydalıdır.

Hayvansal gıdaları alan kimseler için bir yemek kaşığı zeytinyağı, sirke- zeytinyağı ya da limon – zeytinyağı karışımı içilmesi hayvansal gıdanın etkisini düşüreceği söylenmiştir.

Yine hekimlerin tavsiyesi 24 saat öncesinden Cinsel İlişki yapılmaması yönündedir.

Hacamatdan Sonra

Asgari iki saat kadar bir şey yenilmemesi tavsiye edilmektedir. Hacamatdan sonra iştah biraz açılabilir. Mümkün olduğunca günü hafif gıdalarla geçirmek bitkisel gıdalar yemek hacamatın faydasını artırır.

Aynı zamanda asgari 1-2 gün Cinsel ilişkiden uzak durulması hacamatın faydasını artıracağı söylenmektedir.

En az 12 saat olmak üzere optimum 24 saat sonra duş alınabilir. Lakin duştan hemen sonra yara izlerinin olduğu bölgenin zeytinyağı veya kantoron yağı sürmek iz kalmaması yaraların çabuk iyileşmesi bakımından çok fayda sağlar. Kendi uygulamalarımızda iz kaldığını görmedik, burada uygulama şekli önem arz etmektedir.

Hacamat takvimini takip etmeniz önerilir.

HACAMAT ÖNCESİ ve SONRASI

HACAMAT ÖNCESİ ve SONRASI

Hacamat Geleneksel Yöntemlerle esaslarına uygun şekilde ve doğru zamanlarda yapılmalıdır, Günümüzde zamanlamaya çoğunlukla uyulsa da pek çok uygulamanın Geleneksel Yöntemlerden farklı uygulandığı görülmektedir. Sünnet olan günleri sosyal medya hesaplarımızda paylaşmaktayız(https://www.instagram.com/drpinar.kocyigit/). Diğer günlerde de ayın çekim gücü ile ilişkili olarak faydalı günler vardır ve çoğu zaman sünnet olan günler ile çakışmaktadır.

Dikkat edilmesi Gereken Başlıca Hususlar Şöyledir.

Hacamattan Önce

Hacamat aç karnına yapılır; Takribi 3 saat öncesi yeme içme bırakılır.

Asgari 24 saat öncesinden hayvansal gıda alınmaması tavsiye edilir. Biz bazen 3 günlük hayvansal gıda perhiz öneririz. Balda hayvansal gıda olup balın kullanımı ile ilgili olarak özel önerilerimiz ve ikramlarımız yapılmaktadır.

Hekimlerin açıklamalarına göre hayvansal gıdalar protein ihtiva eder, kanı koyulaştırır. Hayvansal perhize dikkat edilerek yapılan hacamat daha faydalıdır.

Hayvansal gıdaları alan kimseler için bir yemek kaşığı zeytinyağı, sirke- zeytinyağı ya da limon – zeytinyağı karışımı içilmesi hayvansal gıdanın etkisini düşüreceği söylenmiştir.

Yine hekimlerin tavsiyesi 24 saat öncesinden Cinsel İlişki yapılmaması yönündedir.

Hacamatdan Sonra

Asgari iki saat kadar bir şey yenilmemesi tavsiye edilmektedir. Hacamatdan sonra iştah biraz açılabilir. Mümkün olduğunca günü hafif gıdalarla geçirmek bitkisel gıdalar yemek hacamatın faydasını artırır.

Aynı zamanda asgari 1-2 gün Cinsel ilişkiden uzak durulması hacamatın faydasını artıracağı söylenmektedir.

En az 12 saat olmak üzere optimum 24 saat sonra duş alınabilir. Lakin duştan hemen sonra yara izlerinin olduğu bölgenin zeytinyağı veya kantoron yağı sürmek iz kalmaması yaraların çabuk iyileşmesi bakımından çok fayda sağlar. Kendi uygulamalarımızda iz kaldığını görmedik, burada uygulama şekli önem arz etmektedir.

Hacamat dan sonra sirkeli su veya bal şerbeti içmenin çok faydalı olacağı söylenmiştir. Şeker hastaları doktorlarının öneresi doğrultusunda hareket ederler.

ELİMİNASYON DİYETi

Eliminasyon diyeti, kronik inflamatuar hastalıkların iyileşmesinde çok etkili bir bakış açısı sunan fonksiyonel tıbbın olmaz ise olmazı olan özel bir diyettir. Diyet desekte temel amacı Bağırsak Sağlığının sağlanarak şifaya ulaşmak öncelikli olarak düşünülür. Kilolalarınızdan 2.cil olarak kurutlursunuz.
Amacı bağırsaklardaki bağışıklık sistemi cevabını normale çevirmek maksatıyla bedenimizin Alerjen olarak tanıdığı tüm besinleri kesmek esasına dayanır. Bundan sonra iyi bir bağırsak florası ve detokslarla kilo verilerek tam bir şifaya ulaşma yoludur.
Eliminasyon diyetinde ciddi anlamda kısıtlamalar söz konusudur bu nedenle süresi Fonksiyonel Tıp ve GAPS danışmanlığı konusunda eğitimli doktor kontrolünde yapılmalıdır.
https://www.fonksiyoneltip.com/doktorlar/?il=6
http://www.gaps.me/find-a-gaps-practitioner.php

Eliminasyon Diyetinde Tamamen Yasak Olan Bazı Besinler

  1. Tüm Şeker ve Tatlandırıcılar (Meyve suları, Mısır Şurubu dahil)
  2. Tahıllar. (Çok Önemli)
  3. Süt Ürünleri (Peynir-Yoğurt-Süt)
  4. Yumurta
  5. İşlenmiş Et Ürünleri (Sucuk-Salam-Sosis gibi)
  6. Kabuklu Deniz Ürünleri
  7. Mısır

ELİMİNASYON DİYETİNDE NELER YİYEBİLİRİZ

  1. Sebzeler ve Meyveler ( Organik )
  2. Pirinç (Şehriyesiz, Zeytinyağı yada Sade Yağ İle Yapılmış Karacadağ Pirincinden Pilav Yenilebilir)
  3. Soya ve Yer Fıstığı Dışındaki Tüm Bakliyatlar Serbest (glutenli tahıl almayınız)
  4. Çiğ Kuruyemişler (Ceviz,Badem,Fındık)
  5. Tohum Gıdalar (Kavrulmamış Çekirdekler…)
  6. Kuzu Eti (Süt Kuzu)
  7. Balık (Mevsimindeki, Küçük Deniz Balıkları, Olta balıkların küçükleri)
  8. Kümes Hayvanları ( GDO’ suz Beslenen Organik Tavuk )
  9. Glutensiz Tahıl Ve Benzeri Gıdalar (Amarant-Kinoa Unları)
  10. Sağlıklı Yağlar: Zeytin Yağı- Sade Yağ (Isıtılarak Sütü Ayrılmış Doğal Tereyağı)
  11. Baharatlar (Zerdeçal, Zencefil, Kekik, Fesleğen, Biberiye, Tarçın)
  12. Yeşil Çay Serbest, Siyah Çay?(az miktarda açık dem siyah çay)
    Bu diyette size kötü gelmeyen tüm sebzeler, baklagiller ve meyveler yenilebilir.
  13. Zeytin, zeytinyağı ve bitki çayları serbest. Kahve ve siyah çay çok az içilebilir.
    Eliminasyon Diyetinde yardımcınız mutlaka Fonksiyonel Tıp ve GAPS konusunda eğitim almış olan bir hekim olmalıdır.

ALERJİ TESTLERİ

Bağışıklık sistemi, çevremizden burun, bağırsaklar, solunum ve deri yoluyla vücuda giren yabancı ve zararlı maddelere karşı vücudu koruyan bir sistemdir.

Bazen bağışıklık sisteminin yabancı ve zararlı maddelere karşı reaksiyonları aşırı olabilir. Bu durumu alerji olarak adlandırırız.

Genetik yatkınlığın söz konusu olduğu söylense de bazı alerjenler hastalığın oluşumunda önemli birer etkendir.

Alerjenler, çevresel alerjenler (ev tozu akarları, küf mantarları, polenler, hayvan alerjenleri), böcek alerjenleri, besin alerjenleri, ilaç alerjenleri ve mesleki alerjenler olmak üzere beş ana grupta toplanır. Bunlardan test edilmesini istedikleriniz ve yaşantınıza göre hekiminizin önerdiği maddelere test yapılır. Nelere alerjinizin olduğu belirlenir. Genel olarak 16,20 veya 30 ayrı alerjene test yapılmaktadır. Bunun dışında istenilen, süphelendiğiniz ama emin olamadığınız ürün yada maddelere karşı test yaptırılması normaldir.

Alerji Olduğumuzu Nasıl Anlarız? Alerji Belirtileri Nelerdir?

Vücudun alerjenlere verdiği tepkiler kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Bu alerjinin çeşidine ve şiddetine de bağlıdır.

Alerjiden Şüphe Etmemizi Sağlayan Alerji Belirtileri Nelerdir?

Vücudun alerjenlere verdiği tepkiler kişiden kişiye değişkenlik gösterir.

1. Sık Kaşıntı,
2. Peş peşe hapşırma,
3. Öksürük,
4. Burunda akma genellikle hapşırma ile,
5. Nefes darlığı veya hırıltılı solunum,
6. Vücutta egzama, döküntü, şişlik veya kızarma gibi diğer cilt belirtileri

Alerjik Öksürük

Alerjik öksürük, alerjik rahatsızlıkların en sık görülen belirtilerinden biri olduğu gibi aynı zamanda bir rahatsızlıktır. Hastalar tarafından rahatsız edici bulunmasına rağmen çoğu zaman tedavisi ihmal edilen alerjik öksürük doğru teşhis ve doğru tedavi ile atlatılabilir; hastanın hayat kalitesi geri kazandırılabilir.

Alerjik Öksürük Neden Olur?

Alerjik öksürük, vücudun alerjenlere solunum yoluyla verdiği bir tepkidir. Nefes yoluyla vücuda alınan alerjenler yine vücudun öksürük refleksiyle alınan alerjeni uzaklaştırmaya çalışır. Solunum yollarında gerçekleşen bu tahrişin yanı sıra bazen burun akıntısı, geniz akıntısı da görülebilir ve alerjik öksürüğü büyük ölçüde tetikleyebilir. Alerjinin şiddeti arttıkça öksürüğün de şiddeti artar, hastada yorgunluğa, göğüste çeşitli problemlere neden olabilir. Uzun süre devam eden ve belirtilerle örtüşen öksürük şikayeti ile karşılaşıldığında mutlaka uzman bir doktora muayene edilmeli; alerji ise kaynağı ve şiddeti öğrenilerek tedbirler alınmalıdır.

Bazı Doğal Tedaviler

Öksürük Karışımları

Özellikle kimyasal ilaç kullanımını olabildiğince aza indirmeye çalışan hastalar, alerjik dönemlerde kendi doğal öksürük şuruplarını yapıp, alerjik öksürüğü hafifletebilirler. Alerjik öksürüğe iyi gelen en iyi şuruplardan biri limon ve bal karışımıdır. Doğal limon suyu ve üzerine bolca eklenen balı karıştırıp tüketilebilir, hastalar genellikle kendine iyi gelenleri bilir ve karışımlarını oluştururlar zencefil bal …gibi…

Sıvı Tüketin

Alerjen maddeye maruz kalınması sonucu öksürüğün yanı sıra geniz akıntısı da yoğun olarak görülmektedir. Su veya taze sıkılmış meyve suları gibi sıvıları bolca tüketerek boğazda doğal bir temizlik gerçekleştirebilirsiniz.

Alerjen Maddelerden Uzak Durun

Alerjik öksürükle karşılaşan hastaların duyarlı olduğu alerjen maddeleri tespit etmesi ve bu maddelerden olabildiğince uzak durması büyük önem taşımaktadır. Özellikle polen alerjisi olan hastalar bahar döneminde yaşam tarzını alerjiye karşı tekrardan oluşturması gerekmektedir. Toz ve akar alerjilerinde bulunduğu ortamın hijyeni sağlanmalı, toz tutacak eşyaları (peluşlu, shagy…) barındırmaktan kaçınmalıdır.

Odanızı Nemli Tutun

Alerjik dönemlerde balgam birikmesi sonucu öksürük sıklığı ve şiddeti artar. Bunu olabildiğince azaltmak için oluşan balgamı yumuşatacak nemli ortam sağlanmalıdır. Ilık su tüketilmelidir.

YNSA Yamamoto Akupunktur

YNSA- YAMAMOTO NEW SCALP ACUPUNKTUR

Sağlıklı bir yaşam için olması gereken ruhsal, bedensel ve zihinsel enerji dengemizin sağlanmasında tercih edilen akupunktur tedavisi köken aldığı Çin’de uzun bir geçmişe sahiptir. Vücutta enerji dengemiz bozulduğunda hastalıklar ortaya çıkar. Bozulan bu enerji dengesi akupunktur yardımı ile tekrar sağlandığında Vücudumuz hastalıklarla başa çıkabilir.

YNSA Akupunkturdan Farklı mıdır ?

YNSA bir mikrosistem akupunktur yöntemidir. Yani geleneksel Çin tıbbına göre yapılan vücut akupunkturundan farklıdır. Mikrosistem , vücuttaki tüm organ ve doku yansımalarının kafa, kulak, el, göz, ayak tabanı gibi küçük alanlarda tümüyle temsil edildiği ilkesine dayanır. İyileştirme ve dengeleme tekniğidir. Akupunkturun kafa bölgemize uygulanması esası ile çalışır.

Dr. Yamamoto tarafından keşfedilmiştir. İ Dr. Yamamoto’nun günümüze kadar binlerce hasta üzerinde uyguladığı bu metod artık bilimsel olarak ta ispatlanmış etkileri nedeniyle Dünya’nın bir çok ülkesinde eğitimleri verilmekte ve başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.

Kaç Seansta Uygulanır?

12 ve daha fazla sayıda seans yapılabilir, hastalıklarımız kronik olduğunda ve ilgili uzmanlardan fayda sağlanamadığında müracaat edildiğinden en az 12 seans denmiştir ayrıca YNSA ve yanında çeşitli Tamamlayıcı Uygulamalarımız ile destekleyerek tedavilerimizi planlıyoruz. Bunu hastalığa göre karar veriyoruz, kimi zaman bir Homeopatik tentür, kimi zaman Ozon Tedavisi, Aromaterapi ve bunun gidi diğer uygulamalarımızı ilave edebiliriz.

Kullanıldığı alanlar nelerdir?

  • Kas İskelet Sistemi hastalıkları
  • Fibromyalji
  • Baş Ağrıları
  • Tinnitus
  • Vertigo
  • İnme
  • Parkinson
  • İç organ problemleri
  • Esansiyel tremor,
  • Romatizmal Hastalıklar
  • Epikondilit,
  • Eklem ağrılarında, 
  • Nörolojik Sorunlar
  • Romatoloji Hastalıkları 
  • Hormonal problemlerde
  • Diabet,
  • Hipotroidi,
  • Menapoz,
  • Adet düzensizliği,
  • İnme( felç) hastalarında
  • Vertigoda
  • Kronik yorgunluk

PROLOTERAPİ

PROLOTERAPİ



PROLOTERAPİ NEDİR?


Proloterapi; çoğunlukla yüksek yoğunlukta dekstroz solüsyonu enjeksiyonu yoluyla kronik kas-iskelet sistemi ağrılarının (diz, bel, dirsek) tedavisini hedefler. Esası vucüdün kendini yenileme mekanızmasının çalıştırılmasına dayanır.

MR görüntülenizin incelenmesini müteakip karar verilen bir uygulama yöntemidir. ilk uygulama ile beraber %20 iyileşme ile beraber uygulamada seanslara devam edilmesi tavsiye edilir. Hekiminizle ilk görüşmeniz çok önemli olup mutlaka röntgen ve MR sonuçlarınızı yanınızda getirmelisiniz.
 

PROLOTERAPİ HAKKINDA BİLGİLER

Proloterapi günümüz tıbbi gibi sonucu değil sebebi tedavi ettiği için bel ağrısı, bel fıtığı, çeşitli bölgelerde kireçlenme, boyun ağrısı, boyun fıtığı, sırt ağrısı, migren, kas omurga iskelet sistemi kaynaklı ağrı şikayeti olan hastaların büyük çoğunluğunda  etkili bir tedavi sağlar.

Proloterapi kısaca; insan vücudunun tamir sistemini uyararak vücutdaki ağrılı, zayıf ve işlevini kaybetmiş bölgenin tekrar eski haline dönmesini sağlayan ve doğal solüsyon içeren enjeksiyon kullanılarak uygulanan bir tedavi metodudur. Proloterapi tedavisi sürecinde vücudumuzun bağışıklık sisteminin önemli bir yeri vardır.

PROLOTERAPİ NEDİR? Proloterapi zayıflamış, aşınmış, yıpranmış, hasarlanmış, gevşemiş ve gücünü kaybetmiş tendon, bağ ve eklemlere doku yenileyici ve tahriş edici bir dekstroz enjeksiyonu ile bu dokularda yenilenme ve genç hücre çoğalması sağlnarak bu dokuların yenilenmesini ve eski gücüne kavuşmasını sağlar.
PROLOTERAPİ  HASTAYI AMELİYATDAN KURTARACAK SEÇENEK OLABİLİR
Eğer bel ağrınız, bel fıtığınız, boyun ağrınız, kalça-omuz-diz kireçlemeniz, tenisçi dirseğiniz, donuk omuz sendromunuz varsa proloterapi tedavisi için sebebe yönelik ve sizi ameliyat olmaktan kurtaracak bir seçenek olabilir.  

PROLOTERAPİ HANGİ HASTALIKLARI TEDAVİ EDER?

  • Tendinit (Tendon ve ligamentlerde)
  • İyileşmeyen kronik ağrılar
  • Eklem kireçlenmeleri, aşınması
  • Kas ve tendonların tekrarlayan şişmeleri, Ağrısı
  • Baş ağrıları
  • Bel ağrıları( fıtık, kireçlenme)
  • Boyun ağrıları (fıtık, kireçlenme)
  • Sırt ağrıları (fıtık, kireçlenme)
  • Topuk dikeni
  • Ayak bileği, el bileği burkulmaları sonrası geçmeyen ağrılar
  • Skolyozda yardımcı
  • Diz ağrıları (kondromalazi, kireçlenme, menisküs)
  • Tenisçi ve golfçü dirseği
  • Karpal Tünel Sendromu

NÖRO-PROLOTERAPİ

Nöro-proloterapi nedir?

Nöro-proloterapi; nöropatik kaynaklı ağrıların tedavisi için geliştirilmiş yeni bir rejeneratif tıp yöntemidir. Nöro-proloterapi bir çok kas iskelet sistemi kaynaklı ağrılarda, nöropatik ağrılarda ve farklı ağrı sendromlarının tedavisinde kullanılır. Nöro-proloterapi nörofasial proloterapi, subkuten (ciltaltı) proloterapi olarakta adlandırılır. Nöro-proloterapide nispeten düşük konsantrasyonlu dextroz solüsyonu derinin hemen altına zedelenmiş sinir dokularının ve diğer yumuşak dokuların rejenerasyonu ve tedavisi için uygulanır.

Nöro-proloterapi nasıl etki eder?

Sebebi ne olursa olsun doku hasarı oluştuğu zaman, ortama proinlamatuar maddeler (bradikin, prostaglandin gibi) salınır, bu maddeler sinirler üzerinde bulunan kapsaizin reseptörlerini aktifleştirir. Sinirlerdeki bu kanallar açıldığı zaman sinirler enflamasyona sebep olan maddeler (P maddesi, kalsitonin geniyle ilişkili peptit) salgılar. Sonuç olarak yumuşak doku şişliğine sebep olan, kan damarlarından sızmalar olur, dokunun ağrı eşiği düşer ve ağrı ortaya çıkar. Nöro-proloterapi kapsaizin reseptörlerini inhibe ederek bu zinciri kırar ve sinir fonksiyonlarını restore eder.

Nöro-proloterapinin geleneksel proloterapiden farkı nedir?

Nör-prolotarapi le geleneksel proloterapi arasında bazı farklar ve benzerlikler vardır. Her ikisinde de amaç; doku iyileşmesi, ağrının giderilmesi ve eklem fonksiyonlarının restore edilmesidir. Ancak kullanılan dextroz çözeltisinin yoğunluğu ve enjeksiyon teknikleri farklıdır, Geleneksel proloterapide daha yoğun dextroz çözeltisi daha derin dokular olan tendon, ligamentlerin kemiğe yapışma yerlerine ve periost gibi dokulara enjekte edilir. Nöro- proloterapide daha az yoğun çözeltiler, ciltaltında bulunan sinirlerin çıkış yerlerine enjekte edilir. Geleneksel proloterapide tendon ve ligamenlere yapılan enjeksiyon bu dokularda bir enflamasyon yaparak bu dokuların sertleşmesineni ve güçlenmesini sağlar,

Nöro-proloterapide enjeksiyon sıvısı olarak ne kullanılır?

Nöroproloterapi solüsyonu %5 lik dextrozdur.

Nöroproloterapi ağrılı bir tedavi midir?

Nöro-proloterapi genellikle çok iyi tolere edilir. Çoğu hastada enjeksiyon solüsyonunun içine local anestezi ilave etmeye gerek yoktur. Enjeksiyon derinin hemen altına ince ve özel enjektörlerle yapılır. Çok sayıda enjeksiyon ciltaltı sinirlerinin dağılım alanlarına yapılır. Bazı noktalara yapılan enjeksiyonlar biraz ağrılı olabilir, bu durumda soğutucu spray kullanmak gerekebilir.

Bir nöro- proloterapi uygulamasında sonra neler hissedilir?

Çoğu hasta ilk enjeksiyondan sonra ağrılarında azalma hisseder. Başlangıçtaki analjezik etki birkaç saat ya da bir gün kadar sürebilir. Doku iyileşmesi arttıkça iyilik hali oluşur ağrı azalır. Genelde her uygulama seansında ağrılarda %20 lik bir azalma olur. Hasta yüzde 20 iyileşme bildirmezse tedaviye devam edilmesi tavsiye edilmez.

Toplam tedavi süresi ne kadardır?

Her hasta ve hastalığa göre farklılıklar göstermekle birlikte, 5-8 seanslık tedavi süresi genellikle yeterlidir. Ancak doku hasarı fazla ise tedavi süresi uzatılabilir. Seans aralıkları genelde 2-4 haftadır.

Nöro-proloterapi güvenli midir?

Tecrübeli ve yetki sertifikalı bir hekim tarafından yapılan nöro-proloterapide riskler azdır. Kullanılan Dekstroz son derece güvenlidir, allerji yapma riskleri yoktur. Enjeksiyon esnasında çok az olsa da bir acı hissedilmesi mümkündür. Enjeksiyon bölgesinde kanamalar, morarma, enjeksiyon yerinde bazen bir kaç gün süren ağrılar olabilir.

Nöro-proloterapi hangi hastalıkların tedavisinde kullanılır?

  • Migren ve baş ağrıları
  • Boyun ve bel ağrıları
  • Kas ağrıları
  • Siyatik ağrısı
  • Eklem ağrıları
  • Osteoartirit
  • Genital bölge ağrıları
  • Aşil tendiniti
  • Karpal tünel sendromu
  • Tenisçi dirseği
  • Post-herpetik nevralji
  • Çene kemiği ağrılarıi
  • Fibromyalji (Homeopati desteği ile)
  • Ameliyatlardan umudunu kesmiş hastalarda