Bağışıklık sistemi, çevremizden burun, bağırsaklar, solunum ve deri yoluyla vücuda giren yabancı ve zararlı maddelere karşı vücudu koruyan bir sistemdir.
Bazen bağışıklık sisteminin yabancı ve zararlı maddelere karşı reaksiyonları aşırı olabilir. Bu durumu alerji olarak adlandırırız.
Genetik yatkınlığın söz konusu olduğu söylensede bazı alerjenler hastalığın oluşumunda önemli birer etkendir.
Alerjenler, çevresel alerjenler (ev tozu akarları, küf mantarları, polenler, hayvan alerjenleri), böcek alerjenleri, besin alerjenleri, ilaç alerjenleri ve mesleki alerjenler olmak üzere beş ana grupta toplanır. Bunlardan test edilmesini istedikleriniz ve yaşantınıza göre hekiminizin önerdiği maddelere test yapılır. Nelere alerjinizin olduğu belirlenir. Genel olarak 16,20 veya30 ayrı alerjene test yapılmaktadır. Bunun dışında istediğiniz, süphelendiğiniz ama emin olamadığınız ürün yada maddelere karşı test yaptırabilirisiniz.
Peki Alerjilerinizi Öğrenmekle Ne Kazanırsınız.
Dikkat Etmeniz, kaçınmanız gereken besinleri.
Açık havada evde dikkat edilecekleri.
Başınıza alerjik durum geldiğinde ilk ne yapabileceğinizi.
İsterseniz alerjinizi yenmek için alabileceğiniz tedavileri öğrenirsiniz.
Alerji Testi Ankara
Dr. Pınar KOÇYİĞİT
Whatts App : 05058334340 cevaplayalım.
Koronavirüs hastalığı (COVID-19), yeni keşfedilen bir koronavirüsün neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır.
Genel olarak bilinenler
COVID-19’a neden olan virüs, genellikle enfekte kişinin öksürmesi, hapşırması veya nefes vermesi sonucu oluşan damlacıklar yoluyla bulaşır. Bu damlacıklar çok ağır olduğundan havada asılı kalamaz ve hemen yere ya da yüzeylere düşer. Buralarda da belirli sürelerden fazla canlı kalamazlar.
Bilinen En yaygın Semptomlar:
Eldeki bilgiler ve imkanlar çerçevesinde PNEUMOVAX 23, PREVENAR gibi Pnömokok Aşısı bazı kronik hastalığı olanlarda hastalanmadan bazı tedbirleri almak açısından faydalı olabilir.
Bunun yanında İmmün sistemi güçlendirici bazı takviyeler; Propolis,
D Vitamini
N-asetilsistein,
Curcumin (zerdeçal)
Paraziter Tedavi
C Vitamini (özellikle damardan),
Alfa lipoik asit,
GLUTATYON,
Ozon Tedavisi…. gibi pek çok uygulama korunmaya, hastalıklardan daha rahat arınmaya yardımcı olabilir.
Konu ile ilgili her zaman danışabilirsiniz. (Whatts Ap. 05058334340)
Kliniğimizde Zatürre Aşısı (Pnömokok aşısı yapılmaktadır).
PNÖMONİ>>>>>
Pnömoni, ya da yaygın bilinen adıyla zatürre, akciğerdeki hava keseciklerinin iltihaplı bir sıvı ile dolmasıdır. Virüsler, bakteriler ve nadir olarak mantar enfeksiyonlarının akciğerlere ulaşmasıyla oluşan zatürre oldukça bulaşıcıdır.
Hastalık her yaşta görülebiliyor ancak 2 yaş altı çocuklarda, bağışıklık sistemi çok zayıf kişilerde ve 65 yaş üstü kişilerde zatürre oldukça tehlikeli olabiliyor. Zatürre, daha çok kalp hastalığı ya da önceden geçirilmiş akciğer hastalığı olan çocuklar ile erken doğumlarda görülüyor.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her yıl 100 kişiden 1-2’si zatürreye yakalanıyor. Zatürre belirtileri üst solunum enfeksiyonu ve griple çok sık karıştırıldığı için hastalar doktora geç başvurabiliyor, bu da hastalığın ilerlemesine ve tedavinin gecikmesine yol açıyor. Dünyadaki tüm ölümlerin yaklaşık %7 kadarının zatürre nedeniyle olduğu düşünülüyor.
Özellikle KOAH, diyabet, kalp hastalığı ve böbrek yetmezliği gibi kronik hastalığı olanlar; küçük çocuklar, hamileler ve yaşlıların zatürreden korunmak için zatürre aşısı olması için doktora başvurmaları gerekiyor.
Yüz Okuma ve Dr. Schüssler Mineral Tuzları Etkisi
Hücre yenilenmesini sağlamaya yönelik metotlardan mineral tuz terapisi günümüzde Bütüncül Tıp alanında yükselişe geçen Naturopatik Tıp metodudur. Özellikle Avrupa’nın birçok ülkesinde uygulanan doku tuz terapisi sıklıkla başvurulan bir yöntemdir.
Bazen ileride karşılaşabileceğimiz hastalıkların habercisidir yüzümüzdeki değişiklikler Dr.Schüssler Doku Tuzları ve Yüz okuma yöntemi eğitimi alan doktorlar hastayı bütüncül bakış içerisinde değerlendirerek ele alırlar. Hastalanmadan yüz analizi yaptırarak tedbir almak önemlidir.
Dr.Schüssler Tuzları İlk olarak 1873 yılında Wilhelm Heinrich Schüssler adındaki bir doktor tarafından yapılan doku testleri ile ortaya çıkmış ve insan vücudunda temelde 12 farklı mineralin bulunduğu anlaşılmıştır. Her biri farklı bir işlev yürüten bu mineraller çeşitli sorunların tedavisinde kullanılmaktadır.
Hangi Mineralin Kullanılacağı Yüz Haritanıza Göre Belirlenir
YÜZ OKUMANIZ YAPILIR
Dr. Schüssler tuzları 12 mineralden oluşan ayrıştırılmış mineral tuzlardan oluşuyor. Hücrenin işletim fonksiyonlarının düzenlenmesi açısından ihtiyaç duyduğu minerallerin karşılanması ile vücutta meydana gelen deformasyonların önüne geçerek iyileştirilmesini mümkün kılmaktadır. Fakat öncelikle yapılacak yüz okuma ile vücudunuzun hangi minerale ihtiyaç duyduğunun belirlenmesi gerekir. Bunun sebebi zaman içerisinde eksilen maddelerin yüz üzerinde çeşitli algoritmalar ile belirti vermesidir. Ayrıca bu eksiklikler ileride karşılaşabileceğiniz hastalıkların ön habercileri olduğundan yüzden teşhis olarak da adlandırılmaktadır
Ayrıca kimyasal ürün olmadığı için yan etkisi bulunmadığı gibi doku tuzları olarak adlandırılırlar. Bu doku tuzlarının kullanımı mutlaka ilgili hekim tavsiye ve önerileri doğrultusunda yüz analizinin ardından gerekli görülmesi halinde kullanılmalıdır.
Mineraller ve Etkileri
Hekiminiz yüz haritanızdan hastalıklarınızı bilirken sizi şaşırtacaktır aynı zamanda gözdeki İristen ve Nabızdan’ teşhis konması ve karşılaşılabilecek hastalıkların bilinmesi mümkündür. Nabız teşhisi, bizim bildiğimiz nabız kontrolünün çok çok üstünde bir tanı ve teşhis yöntemidir. Öyle ki nabızdan “yin” ve “yang” grubundaki organların enerji seviyesi ölçülür. Bu ölçüm akupunktur tedavi yönteminin en başta gelen ve en önemli teşhis yöntemidir. Hatta nabız teşhisi, akupunktur tedavisinin temelidir, esasıdır. Aslında bu teşhis farklı da olsa, bildiğimiz geleneksel tıp için de çok önemlidir.Nabızdan teşhis konmasını işlemlerini Ankara’da en iyi Dr. Yasemin YILMAZ yapmaktadır.
ABD ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık problemlerinden biri olan şişmanlık, yiyeceklerden alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması sonucu oluşmaktadır. Biz bunu sizlere günlük kalori ihtiyacı, günlük yiyebilecekleriniz ve spor yapmanızın gerekliliği olarak belirtiriz. Vücut, besinlerle aldığı enerji fazlasını harcamazsa bunu vücudun belirli bölgelerinde yağ olarak depolamaya başlar. Son yıllarda doğal besin tüketiminin azalması, günlük iş hayatının yoğunluğu nedeniyle yanlış olan fast food tüketiminin artması, hareketli saatlerin azalması şişmanlığı etkileyen başlıca nedenler arasında yer alır. Vücutta yağ miktarının artmasıda kalp-damar sağlığımız başta olmak üzere birçok kronik rahatsızlığın da temelini oluşturur.
İnsülin direnci, kalp ve damar hastalıkları, tip2 diyabet, yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği, safra kesesi ve karaciğer hastalıkları, uyku apnesi, böbrek hastalıkları, kas ve iskelet sistemi bozuklukları, topuk dikeni, halux vagusun zarar vermeye başlaması yağlanmanın artmasıyla görülen hastalıklardır. Bu yüzden kilo vermek isteyen kişilerin en çok merak ettiği konulardan biri sağlıklı olarak nasıl zayıflarım sorusudur.
Unutulmamalıdır ki yiyeceklerimiz ilaçlarımızdır, Atalarımız “az ye, çok yaşa” az yiyirem hekime gitmiyerem” gibi güzel sözler ile bize aktarmışlardır. Yani yemeğinizi ilaç gibi yemeliyiz, az yemeliyiz yeteri kadar yemeliyiz yoksa ilaç kullanmak zorunda kalacağımız hastalıklarla karşı karşıya kalırız.
Sağlıklı zayıflama nedir?
Vücudun ihtiyaç duyduğu protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral gibi besinlerin yeterli ve dengeli miktarlarda, kişinin hormonal ve yaşam tarzına uygun olarak alınarak fiziksel yapıda herhangi bir bozukluk oluşmadan kilo verilmesine sağlıklı zayıflama denir.
Önelikle kişinin zihin olarak hazır olması gerekir. Zihin olarak hazırlamanın önemi stresi atmak rahatlamak içindir. Zihin olarak hazırlamanın hipnoz gibi çeşitli yöntemleri vardır. Stresi azalan kişinin daha kolay zayıfladığını tecrübelerimizle gözlemledik. Kişinin yaşına, cinsiyetine, sosyo ekonomik yapısına, kan grubuna, yaşadığı bölge-şehire ve beslenme alışkanlıklarına göre özel olarak hazırlanan zayıflama diyetlerine ek olarak uygulanan Fitness programları en etkili kilo verme yöntemidir. Diyet programlarında en sık karşılaşılan sorunlardan biri de kişinin hızlı bir şekilde kilo vermek istiyorum cümlesidir. Hızlı kilo verme yöntemi olarak önerilen şok diyetler, tek gıda diyetleri, yüksek proteinli ve düşük karbonhidratlı diyetler vücudun enerji dengesinde hasar yaratarak metabolizmanın yavaşlamasına ve ayrıca geri dönüşü olmayan rahatsızlıkların oluşmasına neden olabilir. Zaman zaman televizyonlarda ortaya atılan popüler zayıflama trendleri vücudun uzun süre aç kalmasını sağlayarak başta mide olmak üzere karaciğer, bağırsak, böbrek ve tiroid hormonları üzerinde olumsuz etkiye sebep olabilir. Çok düşük kalorili diyetler yerine sağlıklı beslenme alışkanlıklarını günlük yaşantımızın bir rutini haline getirmek hem yaşam kalitemizi arttırır hem de olası hastalık risklerine karşı vücudunuzu daha güçlü hale gelmesini sağlar. Örneğin kullanılan yağ miktarını kaliteli tereyağ ve zeytinyağ haricindeki yağları hayatımızdan kaldırarak sağlarız. Bunu yaparken yediğimiz köftenin, yumurtanın pişirilmesinde kullanılan yağlara dikkat ederek sağlamalıyız. Öbür yandan önerilerimizde kullandığımız bir önemli püf noktasını daha paylaşmış olalım. Bu içilen sevdiğiniz doğal kaynak suyunun bol miktarda ancak çok önemli bir husus soğuk ve çalkalanarak içilmesidir. Suyun çalkalanarak içilmesi durgun içilen sudan size daha faydalı olacaktır.
Hızlı Zayıflama
Çok zarar verici olabilir, böyle birşey planlamamak gerekir, zaten hızlı giden hızlı gelir, yaşam tarzı esas olmalıdır.
Zayıflama İlaçları
İlaçla sigara bırakma ve zayıflama şahsi fikrimdir daha zararlı olabilir. Biz önermiyoruz. Hekiminizin bilgisi dışında kesinlikle bitkisel dahi olduğu söylense ilaçla zayıflama yoluna gitmeyiniz. Zira bu bitkisel ürünlerini içine de kimyasal zayıflama ilaç etkin maddeleri belirlenen oranların onlarca misli ile konulabilmektedir.
X ilacı, takviye gıdası ile 10-15 günde zayıflattığını iddia eden reklamlı ürünleri iyi araştırarak kullanmaya karar verilmelidir. Genel olarak bu ürünlerin içerisine Sağlık otoritesinin izin vermediği miktarlarda (fazlaca) ilaç maddeleri koyarak bu zayıflamayı sağlamak isteyen ticari amaçlı ürünlere dikkat etmek, temkinli yaklaşmak sağlımız için çok önemlidir. Çok ciddi böbrek, karaciğer sorunları ile karşılaşabiliriz. Zamanında .. yosun hapları, … biber hapları, .. altın çilek hapı, …çörek otu hapları, hatta bu ara …tatlı, … çorba sizin yemeyi seveceğiniz ürünlerle yaklaşarak etkilemektedirler. Bu şekilde zayıflama ürünleri nedeniyle pek çok sağlık problemi ile karşılaşılmıştır. Lütfen dikkatli olalım.
Bazı Özel Besinlerle Zayıflama
Size çikolatalı pastalar vs. güzel yiyeceklerle zayıflatacağını söyleyenlere inanmayın, bu şekilde zayıflamak sağlığınızdan edebilir. Özellikle bazı özel isimli bu tür ürünler diyet programı olarak kullanılmaktadır bunlar evet bir süre içinde size zayıflık verebilir ama yanında hayatınızı kısaltacak neler verdiğini bilemezsiniz. Önerimiz zaman zaman en kaliteli ve lezzetlisini severek belirli ölçüde yemeniz olacaktır.
Sağlıklı zayıflama yöntemleri
Kilo verme yöntemleri için ilk basamak
sağlıklı beslenme ve
ikinci basamak ise düzenli fiziksel aktivite, Power Plate ile gün aşırı yada 3 günde bir egzersiz alışkanlığı,
üçüncüsü; Akupunktur, Soğuk lipoliz, G masajı, Lenf drenaj ve diğer zayıflama yöntemleridir. Yeni olarak Yüksek Yoğunluklu Elektromanyetik Kas Çalışmasını sağlayan cihazlar kullanılabilir.
Günlük hayatınızda uygulayabileceğiniz birkaç küçük değişiklik ile kas kütlenizi arttırabilir ve metabolizmanızı hızlandırabilirsiniz. Beslenme programınızda oluşabilecek ufak tefek aksaklıkları göz ardı etmenizi sağlayan düzenli fiziksel aktivite ile aynı zamanda kendiniz çok daha zinde hissedersiniz. Vücudunuza aşırı yüklenmeden gün içinde yapacağınız 45 dakika ya da 1 saatlik tempolu yürüyüş, yüzme, plates, aerobik, yoga gibi fiziksel aktiviteler ideal kilonuza ulaşmanızı kolaylaştırır.
Ayrıca düzenli olarak yapılan egzersizler, vücudunuzun şekillenmesine yardımcı olarak çok daha fit bir görünüme sahip olmanızı destekler. Basen, kalça, göbek, sırt gibi bölgelerde biriken yağların eritilmesinde etkin olan düzenli egzersiz sizi kalp hastalıkları, diyabet ve tansiyon gibi hastalıklara karşı da korur. Göbek eritme egzersizleri ile vücudun en dirençli bölgesindeki yağlardan kurtulabilirsiniz. Güne bol protein içeren yumurta, peynir, tahıllı ekmek, domates, salatalık, maydanoz içeren bir kahvaltı ile başlamak ve gün boyu en az 2 litre su tüketmek sağlıklı kilo vermenin yolları arasındadır.
Gluteni hayatınızdan çıkarmak çokda zor değil. Bunun için sağlıklı ve düzenli bir beslenme planı oluşturmanız gerekir Bu planı günlük olarak yaparak riayet etmelisiniz size yapılacak davet ve ikramları nasıl reddedeceğinizi önceden planlamalısınız.
Örneğin bu öğlen …. Cafede hamburger yapalım teklifine karşı hazırlıklarını yaparsanız her zaman hedeflerinizi tutturursunuz.
Glutensiz hayatta; Vitamin ve minerallerce zengin, bol lifli, doğal, besleyici sebze ve meyveler; bitkisel protein kaynakları olan kuru baklagiller; tavuk, balık ve et çeşitleri; yumurta, peynir, süt ve yoğurt gibi besleyici hayvansal gıdalar, glutensiz beslenme modelinizin yapı taşlarını oluşturmalıdır.
Pek çok kişi için işin ana öğün kısmı kolay atlatılabilir olsa da çay kahve saatlerine eşlik eden hamur işi lezzetlere karşı koymak biraz daha zorlayıcı olabiliyor. Akraba ve arkadaşlarla yapılan günler, öğlen yemeği teklifleri sizi yolunuzdan alıkoymasın. Ayrıca glutensiz un çeşitlerine yönelerek birbirinden farklı, lezzetli tarifler deneyerek de mutfağınızı zenginleştirmek elinizdedir.
Bunun yanında Glutenle direkt olarak ilişkili bir hastalığınız (Çölyak gibi) yoksa Değirmende çekildiğini bildiğiniz tam buğday unundan yapılacak ev ekmeğinin paketli glutensiz gıdalardan daha az zararlı olduğunu da düşündüğümü belirtmek isterim.
Ekmek soframızdan çıkarılamıyor ise Ekşi mayalı tam buğday unundan yapılmış ev ekmeği ile yaşam tarzı pek çok hastalıktan 1-2 yılda kurtulmamız için bir basamak olabilir.
Gelin Planlamalarımızı beraber yapalım.
Sağlıklı bir şekilde nasıl kilo verilir?
Kilo vermek isteyen birey öncelikli olarak kendine ulaşılabilir bir HEDEF belirlemelidir.. Bu HEDEF bazen öğlen yemeğinde ne yapacağının önceden planlanması ve buna uyulması şeklinde olmalıdır. Önceden planlanmayan beslenme şekilleri zayıflamanın önündeki en büyük ENGELDİR. Günlük hayatında kişiyi zorlayacak yanlış bir beslenme programı sürdürülebilir olmayacağından dolayı diyeti bırakmasına yol açar. Kişinin doğru beslenme alışkanlıkları kazanmasını sağlayan HAZIRLAYACAĞIMIZ KİŞİYE ÖZEL DİYET ve gerçekçi hedefler sağlıklı zayıflamanın yolları arasındadır. Kızartma ve aşırı yağlı gıdalardan kaçınarak haşlama ya da ızgara tarzı yemeklerin seçilmesi, hamur tatlıları yerine sütlü tatlıların tercih edilmesi sağlıklı beslenmeye atılan ilk adımlardır. Bunlar hepimizin bildiği ama ya uygulamadığı ya da uygulayamadığı konulardır. Kahvaltı, öğle ve akşam ana öğünlerinin düzenliliği ve öğün arasında meyve, ceviz, badem gibi sağlıklı atıştırmalıkların bulunması vücudun aşırı kalori almasını önler. HEDEFLERİMİZ, YANLIŞ YAPTIĞIMIZI BİLDİĞİMİZ ALIŞKANLIKLARIMIZI ancak iyi bir takip ile aşabiliriz. Bunun için iyi bir uzman takibi gerekir, uzmanınız sizi her şeyden kısıtlayacak kişi değildir, planınızı, organizasyonunuzu yapıp uymanızı sağlayacak ve sizi başarıya götürecek profesyoneldir.
Hazır meyve suyu, asitli içecekler yerine taze meyve ve bitki çayları tüketimi hem vücutta oluşan ödemin atılmasını sağlar hem de toksin madde birikimini engelleyerek detoksifiye ederek yağ yakımını arttırır. Yemeklere baharat eklemek, beyaz ekmek yerine tam buğday, çavdar ya da kepekli ekmek kullanmak ve her öğünde salata tüketmek bağırsakların çalışmasını da düzenleyerek kilo vermeyi önleyen bağırsak problemlerinin de önüne geçer.
Sağlıklı Zayıflamada Etkili Yöntemlere Yardımcı Olacaklar
Yeterli ve dengeli beslenerek sağlıklı zayıflama yöntemleri için mutlaka bir uzmandan yardım alınması gerekir.
KAN GRUBUNA GÖRE BESLENME
0 KAN GRUBU DİYET ÖZELLİKLERİ
Avcı toplumu olarak bilinen kan grubudur Nedeni sindirim sistemlerinin en eski insanlara göre çalışmasıdır. Bu nedenle bu grubun başarısı yağsız, et ve balık tüketmesine bağlıdır. Süt ürünleri ve tahıllar bu gruba önerilmez. Buğday gluteni, mısır, kurufasulye, mercimek gibi besinler kilo almaya yardımcı besinler olurken(zayıflamak isteyen 0 grubu bireyler bu besinlerden kaçınmalıdır), deniz yosunu, deniz ürünleri ve iyotlu tuz, karaciğer kilo vermeye yardımcıdır.
Pastırma/jambon dışında her türlü eti yağsız tüketebilirler. Deniz ürünleri ideal besinlerdir.Her türlü ekmek, simit börek uzak durulması gereken yiyeceklerdir. Zeytinyağı ve ketentohumu yağı az miktarda tüketimi idealdir. Mantar,patates, mısır, karnabahar, siyah zeytin gibi besinler uzak durulması gereken besinlerdendir. Armut, portakal, mandalina, kivi ve böğürtlen ve kavun yenmez . Muz, mango, kiraz, erik ve incir faydalı yenebilir meyvelerdir. Her türlü sos yasak listesindedir . İçecek olarak en uygunu maden suyu, yeşil çaylardır. Bu kan grubunda B ve K vitamini, kalsiyum, iyot, manganez alımına dikkat edilmelidir. Bunların eksikliği belirgin rahatsızlıklara yol açar. Bu kan grubuna sahip insanların mizaçları genelde güç, direnç, özgüven, cesaret,sezgi, doğuştan iyimserlikdir. Liderlik vasıfları ön plandadır.
A GRUBU DİYET ÖZELLİKLERİ
Çiftçi toplumu kan grubudur. Hassas bir sindirim sistemine sahiptirler. Bu nedenle vejetaryen beslenme düzeni A grubunda iyidir . Saf , doğal ve pakesiz gıda dediğimiz ev yapımı gıdalar önerilir.
Et ve süt ürünleri hızla kilo aldırırken; soyalı yiyecekler,sebzeler kilo vermede yardımcı olacaktır. Et önerilmez. Çok az miktarlarda deniz ürünleri tüketilebilir. Yine süt ürünleri de hayvansal olduğu için çok az miktarlarda fermente edilmiş olarak tüketilmelidir.
Buğdaylı besin tüketimi oldukça az olmalıdır. Protein alımı, et ürünleri tüketiminin az olmasıyla çok aza indirgenen bu grup
makarna ve tahıllarla protein alımını uygun düşer.
Sebzeler A grubunun tüketimi için çok önemlidir.Lahana, biber, domates, patlıcan, bamya, bakla gibi her türlü sebze tüketilebilir. Kültür mantarı önerilmez. Muz , mandalina, kavun dışındaki meyveler tüketilmelidir. Kahve ve yeşil çay içilebilir.
B-C-E vitaminleri kalsiyum, demir, çinko, selenyum, krom alımlarına özellikle dikkat edilmelidir. Bunların eksikliğinde görülen bozukluklar daha belirgindir. Mizaç özelliklerine bakılırsa dürüst, mazbut,yasalara saygılı, kontrollü insanlardır. Endişelerini çoğu zaman gizlerken hemen parlama özelliğine sahiptirler. Hitler bu kan grubundaydı denmektedir 🙂
B GRUBU DİYET ÖZELLİKLERİ
Göçebe hayatı süren toplum kan grubudur . Bağışıklık ve sindirim sistemleri güçlüdür, esnek bir beslenme düzenine sahiptirler. En çok kalp hastalıkları ve kansere yakalanan gruptur.
Ancak birçok hastalığın etkisinden kurtulabilen ve kan grupları içerisinde en fazla ömür ortalamasına sahip olan kan grubudur.
Mısır, mercimek, buğday kilo almasına direkt etki ederken, yeşil sebze, et, karaciğer, süt ürünleri kilo vermeye yardımcıdır. Kırmızı et tüketimi çok faydalıdır. Beyaz et tüketiminden uzak durmalıdırlar. Süt ürünlerinin tadını çıkarabilen tek gruptur; Bu grubun şekerinin süt ürünlerinin şekeriyle benzer olmasıdır. Pirinç, yulaf ve kepekli ürünler in tüketimi idealdir. Buğday, mısır ve çavdar ekmeği dışındaki ekmeklerin tüketimi önerilir.
Enginar, domates, mısır dışındaki sebzeler tüketilmelidir. Avokado, hurma, nar, kavun dışındaki meyveler tüketilmelidir. Yeşil çay bu grup için en ideal içecektir. Magnezyum, B vitamini Eksikliği en çok görülen eksiklikler olduğundan bu eksikliklere dikkat edilmelidir. Mizacına bakarsak esnek,yaratıcı, hastalıklara dayanıklı, uyumlu ve çalışkandırlar. Bir diğer isim olarak dengeci kan grubu olarak adlandırılır.
AB GRUBU DİYET ÖZELLİKLERİ
Gizemli kan grubu olarak bilinmesinin sebebi diğer kan gruplarının bileşimi olmasındandır, belirgin sınıflandırması yoktur.
En az bulunan kan grubudur. Bu nedenle kan ihtiyacı için bu grup insanlar sosyal medyada birlik olurlar. Kırmızı et, barbunya, mısır kilo almasına neden olurken, deniz ürünleri, süt ürünleri, yeşil sebzeler kilo vermeye yardımcıdır. Hindi eti dışında et tüketimi önerilmez. Çok çeşitli deniz ürünleri tüketebilirler. Levrek, mezgit, alabalık gibi balıklardan uzak durmalıdır. Süt ürünleri tüketiminde B grubuyla benzer özellikler taşır. Yulaf, çavdar,esmer pirinç ekmeği tüketilmesi ideal; mısır unu, mısır gevreği, karabuğday ürünleri tüketimi uygun olmayan tahıl ve ekmek grubuna girmektedir. Biber, mısır, turşular, enginar dışındaki sebzelerin tüketimi idealdir. Muz, avokado, mango, ayva, nar dışındaki meyveler idealdir. Yeşil çay bu grup içinde uygun içecektir. C vitamini, çinko, selenyum gibi mineral-vitamin eksikliği hastalıkları ön plandadır. Bu nedenle bu vitamin minerallerin alımlarına dikkat edilmelidir. Mizaçları incelendiğinde maneviyatına düşkün, kin tutmayan, tüm durumlara adapte olabilen, titiz, uyumlu insanlardır olduğu bildirilmiştir.
PROLOTERAPİ ÖNCESİNDE ve SONRASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Özellikle ilk 3 gün, Asla ağrı kesicilerden (apranax, majezik, voltaren, etol, melox vs. gibi) almayınız.
Antienflamatuar etkisi olan bu ağrı kesiciler PROLOTERAPİ nin etkisini ortadan kaldırır. Çok ağrınız olursa size reçete edeceğimiz antienflamatuar etkisi olmayan parasetamol grubu ağrı kesiciler (Parol, minoset vs) alabilirsiniz.
PROLOTERAPİ uygulandıktan sonra tedavi uygulanan bölgeye ilk 3 gün 3 saatte bir 20 dakika sıcak uygulama yapınız. Bu uygulama PROLOTERAPİ den göreceğiniz faydayı artırır (bunu eczanelerden alacağınız sıcak su torbalarıyla yapabilirsiniz. Şeker hastaları ya da duyuları azalan yaşlı hastalar sıcak uygulama sırasında hissetmediklerinden ciltlerinde yanık oluşabilir, buna dikkat ediniz).
Kan Sulandırıcı ilaç kullanıyorsanız, Kalp Doktorunuza danışarak ilacınızı 5 gün süreyle keserek Proloterapi Enjeksiyonu yaptırabilirsiniz.
TEDAVİNİN ETKİSİNİ ARTIRAN DURUMLAR
Size öğretilen egzersizleri mutlaka düzenli yapınız (özellikle germe egzersizleri). Egzersiz yaparken sizde ağrı ve yorgunluk oluşturduğu sınıra kadar yapınız.
PROLOTERAPİ sırasında size reçete edeceğimiz gıda takviyelerini almanız tedavinize olumlu katkı sağlar. Bunlar; Glukozamin kompleksi, Tip 2 Kollajen, C vitamini, Omega 3, Yumurta Kabuğu zarı içerikli takviyeler’ dir. Günde en az 3 litre su içilmelidir.
Basit karbonhidratları hayatınızdan çıkarın ya da azaltın. (şeker, undan yapılan mamüller ekmek, poğaça, simit, kek, börek, tatlılar vs gibi). Özellikle akşam 18.00’den sonra karbonhidrat yemeyiniz.
Mineral, vitamin ve proteinden zengin beslenin. Bol sebze yiyin, sebzeleri özellikle çiğ olarak tüketmeye gayret edin ( domates, biber, maydanoz, dereotu, nane, tere, turp, soğan, sarımsak vs). Her gün bol ev yoğurdu tüketin.
PROLOTERAPİ den sonra ilk 3 gün ağrınız artabilir. Bu vücudunuzun tedaviye yanıt verdiğini gösterir, iyiye işarettir. Bu ağrılar azalarak 10 güne kadar uzayabilir. Unutmayınız ki PROLOTERAPİ direk ağrı kesici bir yöntem değildir, ağrılı bölgedeki hasarı tedavi ederek ağrıların doğal ve kalıcı olarak azalmasını ya da tamamen ortadan kalkmasını sağlayan bir tedavi yöntemidir.
PROLOTERAPİ NEDİR?
Proloterapi; çoğunlukla yüksek yoğunlukta dekstroz solüsyonu enjeksiyonu yoluyla kronik kas-iskelet sistemi ağrılarının (diz, bel, dirsek) tedavisini hedefler. Esası vucüdün kendini yenileme mekanızmasının çalıştırılmasına dayanır.
Proloterapi günümüz tıbbi gibi sonucu değil sebebi tedavi ettiği için bel ağrısı, bel fıtığı, çeşitli bölgelerde kireçlenme, boyun ağrısı, boyun fıtığı, sırt ağrısı, migren, kas omurga iskelet sistemi kaynaklı ağrı şikayeti olan hastaların büyük çoğunluğunda etkili bir tedavi sağlar.
Proloterapi kısaca; insan vücudunun tamir sistemini uyararak vücutdaki ağrılı, zayıf ve işlevini kaybetmiş bölgenin tekrar eski haline dönmesini sağlayan ve doğal solüsyon içeren enjeksiyon kullanılarak uygulanan bir tedavi metodudur. Proloterapi tedavisi sürecinde vücudumuzun bağışıklık sisteminin önemli bir yeri vardır.
PROLOTERAPİ NEDİR? Proloterapi zayıflamış, aşınmış, yıpranmış, hasarlanmış, gevşemiş ve gücünü kaybetmiş tendon, bağ ve eklemlere doku yenileyici ve tahriş edici bir dekstroz enjeksiyonu ile bu dokularda yenilenme ve genç hücre çoğalması sağlnarak bu dokuların yenilenmesini ve eski gücüne kavuşmasını sağlar.
PROLOTERAPİ HASTAYI AMELİYATDAN KURTARACAK SEÇENEK OLABİLİR
Eğer bel ağrınız, bel fıtığınız, boyun ağrınız, kalça-omuz-diz kireçlemeniz, tenisçi dirseğiniz, donuk omuz sendromunuz varsa proloterapi tedavisi için sebebe yönelik ve sizi ameliyat olmaktan kurtaracak bir seçenek olabilir.
PROLOTERAPİ HANGİ HASTALIKLARI TEDAVİ EDER?
Nöro-proloterapi; nöropatik kaynaklı ağrıların tedavisi için geliştirilmiş yeni bir rejeneratif tıp yöntemidir. Nöro-proloterapi bir çok kas iskelet sistemi kaynaklı ağrılarda, nöropatik ağrılarda ve farklı ağrı sendromlarının tedavisinde kullanılır. Nöro-proloterapi subkutan (ciltaltı) proloterapi olarakta adlandırılır. Nöro-proloterapide nispeten düşük konsantrasyonlu dextroz solüsyonu derinin hemen altına zedelenmiş sinir dokularının ve diğer yumuşak dokuların rejenerasyonu ile tedavisi için uygulanır.
Sebebi ne olursa olsun doku hasarı oluştuğu zaman, ortama proinlamatuar maddeler (bradikin, prostaglandin gibi) salınır, bu maddeler sinirler üzerinde bulunan kapsaizin reseptörlerini aktifleştirir. Sinirlerdeki bu kanallar açıldığı zaman sinirler enflamasyona sebep olan maddeler (P maddesi, kalsitonin geniyle ilişkili peptit) salgılar. Sonuç olarak yumuşak doku şişliğine sebep olan, kan damarlarından sızmalar olur, dokunun ağrı eşiği düşer ve ağrı ortaya çıkar. Nöro-proloterapi kapsaizin reseptörlerini inhibe ederek bu zinciri kırar ve sinir fonksiyonlarını restore eder.
Nör-prolotarapi le geleneksel proloterapi arasında bazı farklar ve benzerlikler vardır. Her ikisinde de amaç; doku iyileşmesi, ağrının giderilmesi ve eklem fonksiyonlarının restore edilmesidir. Ancak kullanılan dextroz çözeltisinin yoğunluğu ve enjeksiyon teknikleri farklıdır,
Nöroproloterapi solüsyonu %5 lik dextrozdur.
Nöro-proloterapi genellikle çok iyi tolere edilir. Çok az ağrı hissedilir.
Çoğu hasta ilk enjeksiyondan sonra ağrılarında azalma hisseder. Başlangıçtaki analjezik etki birkaç saat ya da bir gün kadar sürebilir. Doku iyileşmesi arttıkça hastalık ağrıları azalır. Genelde her uygulama seansında ağrılarda %20 lik bir azalma olur. Bu nokta ödemlidir. Hasta yüzde 20 iyileşme bildirmezse tedaviye devam edilmesi tavsiye edilmez.
Her hasta ve hastalığa göre farklılıklar göstermekle birlikte, 5-8 seanslık tedavi süresi genellikle yeterlidir. Seans aralıkları genelde 2-4 haftadır.
Bel Fıtığının tedavisinde Sülük ve koyun yününün özel bir şekilde kullanımıda önemli derecede fayda sağlar.
Hacamat Geleneksel Yöntemlerle esaslarına uygun şekilde ve doğru zamanlarda yapılmalıdır, Günümüzde zamanlamaya çoğunlukla uyulsa da pek çok uygulamanın Geleneksel Yöntemlerden farklı uygulandığı görülmektedir. Sünnet olan günleri sosyal medya hesaplarımızda paylaşmaktayız( https://www.instagram.com/uzm.dr.pinarkocyigit/ ). Diğer günlerde de ayın çekim gücü ile ilişkili olarak faydalı günler vardır ve çoğu zaman sünnet olan günler ile çakışmaktadır. Sizin isteğinize göre istenilen usulle ananelerimizin dedelerimizin yaptırdığı şekilde hacamat yapılması mümkündür. Bu şekilde Hacamat yapan hekimler sınırlı olsa da halen vardır.
Dikkat edilmesi Gereken Başlıca Hususlar Şöyledir.
Hacamattan Önce
Hacamat aç karnına yapılır; Takribi 3 saat öncesi yeme içme bırakılır.
Asgari 24 saat öncesinden hayvansal gıda alınmaması tavsiye edilir. Biz bazen 3 günlük hayvansal gıda perhiz öneririz. Balda hayvansal gıda olup balın kullanımı ile ilgili olarak özel önerilerimiz ve ikramlarımız yapılmaktadır.
Hekimlerin açıklamalarına göre hayvansal gıdalar protein ihtiva eder, kanı koyulaştırır. Hayvansal perhize dikkat edilerek yapılan hacamat daha faydalıdır.
Hayvansal gıdaları alan kimseler için bir yemek kaşığı zeytinyağı, sirke- zeytinyağı ya da limon – zeytinyağı karışımı içilmesi hayvansal gıdanın etkisini düşüreceği söylenmiştir.
Yine hekimlerin tavsiyesi 24 saat öncesinden Cinsel İlişki yapılmaması yönündedir.
Hacamatdan Sonra
Asgari iki saat kadar bir şey yenilmemesi tavsiye edilmektedir. Hacamatdan sonra iştah biraz açılabilir. Mümkün olduğunca günü hafif gıdalarla geçirmek bitkisel gıdalar yemek hacamatın faydasını artırır.
Aynı zamanda asgari 1-2 gün Cinsel ilişkiden uzak durulması hacamatın faydasını artıracağı söylenmektedir.
En az 12 saat olmak üzere optimum 24 saat sonra duş alınabilir. Lakin duştan hemen sonra yara izlerinin olduğu bölgenin zeytinyağı veya kantoron yağı sürmek iz kalmaması yaraların çabuk iyileşmesi bakımından çok fayda sağlar. Kendi uygulamalarımızda iz kaldığını görmedik, burada uygulama şekli önem arz etmektedir.
Hacamat dan sonra sirkeli su veya bal şerbeti içmek çok faydalı olacağı söylenmiştir. Çünkü bu gıdalar damar açıcı özelliğe sahiptirler.
HACAMAT TAKVİMİ
Glutatyon, bedenimizin temizleyen en iyi arındırıcıdır. Detoksu sağlayan maddedir. Bağışıklık süreçlerinin 1 numaralı sorumlularındandır. Peki glutatyon vücuda nasıl alınır?
Söz konusu sağlık olunca yeterli glutatyon rezervine sahip olmak vazgeçilmez bir zorunluluk. Sağlıklı bir yetişkinin bedeninde sadece 10 gram kadar glutatyon vardır. Gıdalarla kazanabileceğimiz glutatyon miktarı ise günde en çok 100-150 mg civarında.
Gıdalardaki glutatyondan ziyade bedenimiz glutatyonun hammaddesi olan sistein, glisin ve glutamatı kullanarak kendi glutatyonunu kendi üretiyor.
Vücutta Doğal üretilen glutatyon miktarı, bedenimizde aşırı bir toksik madde alımı yoksa, ağır metal yüklenmesi ve/veya serbest radikal saldırısı yoksa dengeli ve düzgün beslenerek ve yaşayarak sağlanabilmektedir ve bu yeterlidir.
Ne var ki bedenin toplam glutatyon rezervi yüksekse detoks işlevleri, bağışıklık sistemi güçlüdür. Bu nedenle de glutatyon üretimini teşvik eden çinko, selenyum, C vitamini, alfa lipoik asit, E vitamini, silimarin, zerdeçal gibi “antioksidan” güçleri daha çok kazandırmak, özellikle sistein zengini besinlerle (lahana, soğan, sarımsak) yüklenmek gerekiyor.
Önemli noktalar
Glutatyon çok önemli bir doğal hazine. Antioksidanların Şahıdır, bedenin, özellikle de karaciğerimizin temizlik işlerinin yöneticisi hücrelerin golgi cisimciğidir.
◊ Vücut sağlıklı şartlarda kendi glutatyonunu kendi üretebiliyor.
◊ Toksik birikim ve serbest radikal yükü arttıkça aktif glutatyon gücümüz azalıyor.
◊ Yaş ilerledikçe bedenin kendi glutatyon üretiminde de düşme başlıyor.
◊ Alkol ve sigara glutatyon ihtiyacını artıran buna karşılık onun üretimini azaltan iki zararlı alışkanlık.
◊ Sabah en düşük glutatyon seviyeleri zamanı.
◊ Yemeklerden sonra üretimi artıyor.
◊ Taze sebze ve meyveler glutatyon üretimini teşvik ediyor.
◊ Selenyum, C vitamini ve alfa lipoik asit takviyeleri glutatyon üretimini teşvik ediyor.
Glutatyon üretimini uyaran ilk 10 besin
Bedeninizin daha çok glutatyon üretmesini istiyorsanız sofralarınıza aşağıdaki besinleri daha sık ve bol ekleyin…
◊ Lahana
◊ Sarımsak/soğan
◊ Maydanoz
◊ Ispanak
◊ Pancar
◊ Zerdeçal
◊ Tarçın
◊ Kakule
◊ Kimyon
◊ Karnabahar
Glutatyon zengini ilk 10 besin
Glutatyon içeriği en yüksek 10 besini listelemeye çalıştım. Umarım işinize yarar.
◊ Kuşkonmaz
◊ Avokado
◊ Ispanak
◊ Bamya
◊ Karnabahar
◊ Domates
◊ Havuç
◊ Kavun
◊ Greyfurt
◊ Kabak
Takviyeler
Destek olarak kullanılan glutatyon takviyelerinin damar yolu ya da kas içine uygulamaları işe yarıyor. Ağız yoluyla alınan glutatyonun yüzde 99’a yakını parçalanmış olur. Midemizdeki asit Glutatyonu parçalar. Bu nedenle takviyesi gerektiğinde Damardan Uygulama öneriyoruz, Öncelikle Kanserden ve otoimmün hastalıklardan çok iyi bir koruyucu olduğu unutulmamalıdır.
Uzm. Dr. Pınar KOÇYIĞIT İletişim & Randevu: 0(505)8334340
Topuk Dikeni’ne Neden Olan Faktörler; Topuk Dikeni neden olur?
Uzun süre ayakta durmak
Ani ve hızlı olarak birden koşup-zıplamak(tekrarlayan bir şekilde)
Topuklu ayakkabı uzun süre kullanmak
Yanlış ayakkabı kullanımı(çok dar ve ayak parmaklarını sıkan ayakkabılar)
Fazla kilolu ve obez olmak
Düz tabanlık ve ayak kavsinin çok yüksek olması
Çok uzun yürüyüşler yapmak
Aşil tendonunda gerginlik oluşması
Yaşlanmaya bağlı olarak ayak tabanındaki fibröz bandın esnekliğini kaybetmesi gibi nedenleri sıralayabiliriz.
Çok şiddetli olmayan ağrılarda ağrı kesiciler, fizik tedavi,egzersiz ve germe hareketleri faydalı olmaktadır. Ancak bu tedaviler daha şiddetli olan ağrılarda çok etkili olmamaktadırlar. Topuk bölgesine yapılan steroid enjeksiyonu ise, kısa süreli olarak ağrıyı giderse de zamanla ağrı tekrar oluşmakta ve STEROİDE bağlı olarak plantar fasia bağlarında zayıflık oluşacağı için durum bir süre sonra daha da KÖTÜLEŞMEKTEDİR.
Peki topuk dikeni tedavisinde tam anlamıyla çözüm olacak bir tedavi yöntemi mevcut mudur?
TOPUK DİKENİNDE TAMAMLAYICI TEDAVİLER; Topuk Dikeni Neden Olur ?
Topuk Dikenine Neler iyi Gelir
PROLOTERAPI;
Topuk dikeni tedavisinde öncelikli olarak Proloterapi yöntemini uygulamaktayız. Topuk dikeni rahatsızlığının ana nedeni plantar fasyada oluşan gerginlik ve hasar olduğu için plantar fasyanın tamir edilmesi ve eski durumuna getirilmesi kalıcı bir sonuç verecektir. Proloterapi ile plantar fasyanın yapışma yerleri olan topuk bölgesine,ayak parmaklarının bulunduğu bölgeye ve plantar fasyanın gövdesine uygulanan PRP-CGF veya dextroz enjeksiyonlarıyla oluşan kontrollü inflamasyon(enjektör yardımıyla) sonucunda bu bölgede kanlanma artmakta, fibroblast ve makrofaj gibi kollajen sentezleyen hücreler bu bölgeye sevk edilerek buradaki hasarlanmış bağların tamiri mümkün olmaktadır. Plantar fasya eski gücüne ve esnekliğine kavuştuğunda ise ağrı da kendiliğinden kaybolmaktadır. Yani proloterapi ile sadece ağrıyı değil ağrıya neden olan durumu tedavi ettiğimiz için kalıcı bir tedavi de sağlamış oluyoruz.
DİĞER TEDAVİLERLE DESTEK
Yine Topuk Dikeni ağrısında çeşitli uçucu yağların ağrı kesici özelliğinden yararlandığımız Aromaterapi yöntemi de yardımcı olmaktadır. Bir başka tedavi yöntemimiz ise Homeopati (benzeri benzerle tedavi etme sanatı olarak adlandırılır) … Tek başına da tedavide etkili olan Homeopati de ayrıntılı olarak hasta sorgulanarak kişiye özel tedavi oluşturulur. Tedavilere yardımcı olarak sorunun ana nedenlerinden biri olan Postür bozukluğunu düzeltmek amacıyla ,Dr Marignan ın keşfi Neurostab tabanlığı da uyguladığımız tedavi yöntemlerindendir.
Topuk dikeninde Proloterapi uygulaması yanında bu rahatsızlığın konforlu bir şekilde atlatılması için Topuk dikeni için özel üretilmiş terlik kullanımını öneririz.
Dr. Pınar KOÇYİĞİT
Uzm. Dr. Pınar KOÇYIĞIT İletişim & Randevu: 0(505)8334340
Topuk Dikeni’ne Neden Olan Faktörler;
Uzun süre ayakta durmak
Ani ve hızlı olarak birden koşup-zıplamak(tekrarlayan bir şekilde)
Topuklu ayakkabı uzun süre kullanmak
Yanlış ayakkabı kullanımı(çok dar ve ayak parmaklarını sıkan ayakkabılar)
Fazla kilolu ve obez olmak
Düz tabanlık ve ayak kavsinin çok yüksek olması
Çok uzun yürüyüşler yapmak
Aşil tendonunda gerginlik oluşması
Yaşa bağlı olarak ayak tabanındaki fibröz bandın esnekliğini kaybetmesi gibi nedenleri sıralayabiliriz.
Çok şiddetli olmayan ağrılarda ağrı kesiciler, fizik tedavi,egzersiz ve germe hareketleri faydalı olmaktadır. Ancak bu tedaviler daha şiddetli olan ağrılarda çok etkili olmamaktadırlar. Topuk bölgesine yapılan steroid enjeksiyonu ise, kısa süreli olarak ağrıyı giderse de zamanla ağrı tekrar oluşmakta ve STEROİDE bağlı olarak plantar fasia bağlarında zayıflık oluşacağı için durum bir süre sonra daha da KÖTÜLEŞMEKTEDİR.
Peki topuk dikeni tedavisinde tam anlamıyla çözüm olacak bir tedavi yöntemi mevcut mudur?
TOPUK DİKENİNDE TAMAMLAYICI TEDAVİLER;
PROLOTERAPI;
Topuk dikeni tedavisinde öncelikli olarak Proloterapi yöntemini uygulamaktayız. Topuk dikeni rahatsızlığının ana nedeni plantar fasyada oluşan gerginlik ve hasar olduğu için plantar fasyanın tamir edilmesi ve eski durumuna getirilmesi kalıcı bir sonuç verecektir. Proloterapi ile plantar fasyanın yapışma yerleri olan topuk bölgesine,ayak parmaklarının bulunduğu bölgeye ve plantar fasyanın gövdesine uygulanan PRP-CGF veya dextroz enjeksiyonlarıyla oluşan kontrollü inflamasyon(enjektör yardımıyla) sonucunda bu bölgede kanlanma artmakta, fibroblast ve makrofaj gibi kollajen sentezleyen hücreler bu bölgeye sevk edilerek buradaki hasarlanmış bağların tamiri mümkün olmaktadır. Plantar fasya eski gücüne ve esnekliğine kavuştuğunda ise ağrı da kendiliğinden kaybolmaktadır. Yani proloterapi ile sadece ağrıyı değil ağrıya neden olan durumu tedavi ettiğimiz için kalıcı bir tedavi de sağlamış oluyoruz.
DİĞER TEDAVİLERLE DESTEK
Yine Topuk Dikeni ağrısında çeşitli uçucu yağların ağrı kesici özelliğinden yararlandığımız Aromaterapi yöntemi de yardımcı olmaktadır. Bir başka tedavi yöntemimiz ise Homeopati (benzeri benzerle tedavi etme sanatı olarak adlandırılır) … Tek başına da tedavide etkili olan Homeopati de ayrıntılı olarak hasta sorgulanarak kişiye özel tedavi oluşturulur. Tedavilere yardımcı olarak sorunun ana nedenlerinden biri olan Postür bozukluğunu düzeltmek amacıyla ,Dr Marignan ın keşfi Neurostab çipli tabanlığı da uyguladığımız tedavi yöntemlerindendir.
www.drpinarkocyigit.com
Dr. Pınar KOÇYİĞİT