G5 MASAJI

G5 MASAJI

Selülit Tedavisinde G5 Kullanılır mı?

G5 Masajı nedir?

G5 masajı, vücuda yoğun titreşimler vererek, fazla yağın ve ödemin atımını sağlayan bir masaj yöntemidir. Özellikle vücutta biriken laktik asit atımını sağlayarak, yorgunluğu ortadan kaldırır. Genellikle bölgesel zayıflama için tercih edilen bu yöntem, kan akış hızını arttırır ve bölgedeki biriken yağın yakımını sağlar. Cilt üzerinde meydana gelen kırışıklıkları azaltır. Uygulama, vücudun her bölgesine yapılabilmektedir. Ancak daha çok kalça, bacak ve karın gibi bölgelerde, selülit tedavisi için kullanıldığı görülüyor.

Uygulamanın zayıflamanın yanında, vücut enerjisini dengeleme, kan dolaşımını hızlandırma gibi yararları da mevcut olup bu özelliğinden ötürü G5 masajı sıkça tercih edilmektedir.

G5 masajı nasıl uygulanıyor?

Masaj uygulamasında, özel bir masaj yağı kullanılmaktadır. Bu yağ, vücuttaki yağın atılmasını hızlandırır(Özel Aromatik Yağ karışımımız). Ayrıca masaj sırasında, krem harici, zayıflamayı hızlandırıcı yağlarda kullanılmaktadır. Bu sayede, kan akış hızı istenilen oranda arttırılmaktadır. Uygulama seansı, ortalama 10- 30 dakikadır. Bir kaç seansta, uygulamanın sonuçları görülmektedir. Kalça,kol,bacak ve karın bölgelerinde gerginleşme sağlayarak, yaşlanma belirtilerini de azaltır. Genel olarak, 1 seansta 2-7 cm arası incelmeler görülür.

G5 masajının faydaları nelerdir?

Masaj uygulamasında kullanılan ses dalgaları, hızlı yağ yakımını sağlar. Cilde gerginlik vererek, yaşlanma belirtilerini kaldırır. Uygulamanın sağlık açısından bir zararı yoktur. Ancak aşağıda belirtilen çeşitli rahatsızlığı olan kişiler için tavsiye edilmemektedir. G5 masajı uygulamasının zayıflama dışında kişiye çeşitli faydaları vardır. Bunlar;

Ağrıların ve Yorgunluğun ortadan kaldırılması,

Masaj ile stresin azaltılması,

Vücutta biriken yağ dokusunun bölgesel olarak yakılması,

Cildin gerginleşmesinin sağlanması,

Toksinler ve ödemin atılması,

Selülitin yok edilmesi,

G5 masajı kimlere uygulanır?

Cerrahi operasyon geçirmiş kişilerin, dinlenme dönemi süresince bu uygulamayı yaptırmaları önerilmemektedir.

Hamileler ve yeni doğum yapmış kişiler için bu uygulama önerilmez.

Diyabetik ayak sorunu olan ve Epilepsi hastalarına G5 masajı uygulamasını önermiyoruz.

G5 masajı nerelere uygulanır?

G5 masajı, konusunda uzman kişilerin uyguladığı bir yöntemdir. Vücutta fazla yağın biriktiği bölgelere uygulanabilmektedir. Özellikle kalça, bacak ve popo bölgesi tercih edilmektedir. İyi bir rahatlama sağlar

G5 masajı ne süre uygulanır?

G5 masajı, konusunda uzman kişiler tarafından ortalama 20 dakika uygulanan bir zayıflama yöntemidir. Uygulamanın etkileri 5 seanstan sonra görülmektedir.

Mezoterapi; Sağlık Bakanlığı Mezoterapi Eğitimi altında 19.10.2015 tarihli ekteki linkte yer alan dokumanda belirtildiği üzere aşağıdaki gibi gösterilmiştir.

https://shgmesdb.saglik.gov.tr/Eklenti/4077/0/mezoterapi-standartlari-1pdf.pdf 8.sayfanın sonunda açıkça belirtilmektedir.

Mezoterapi, genellikle yaşlanmış deri hücrelerinin yenilenmesi, derinin parlaklığının artması ve deri üzerindeki hücrelerin daha sıkı yapıya kavuşmasını sağlayan, bir tedavi yöntemidir.

A, C ve E vitaminleri, bu tedavi yönteminde kullanılan vitaminlerdir. Bu vitaminlerin depolanması yapılır ve deri üzerindeki köklere enjekte edilir. Bu sayede deri üzerindeki kırışıklıkların giderilerek cildin bebek tazeliği denilen canlanlılığa ulaştırılması amaçlanır. Böylece daha parlak-sağlıklı ve canlı bir cilde kavuşulur.

Normal Hayatınıza Devam Edin

Bu tedavi yönteminde kesin sonuç 6-8 seans arasında alınır. Seans geçişlerinde normal yaşantıya devam edilir. Hayatın doğal akışını sıkıntıya sokacak durum oluşturmaz. Bu noktada tek sıkıntı, derisi hassas olan kişilerde ortaya çıkar. Uygulama esnasında, deri üzerinde beliren bazı kızarıklar olacaktır. Bu kızarıklar, makyaj ile kapatılarak doğal yaşam akışına devam edilebilir.

Mezoterapi nedir?

Mezoterapi ihtiyaç duyulan bölgeye göre farklı kombinasyonlarda hazırlanan ürünlerin derinin altına minik ve ince iğnelerle verilmesi esasına dayanan bir tedavi yöntemidir.

Farmakolojik ve bitkisel ilaçların vücudun belirli bölgelerine intradermal, subkutan enjekte edilmesi yoluyla mezoderm adı verilen embriyolojik hayattaki orta tabakadan köken alan hastalıkların iyileştirilmesi amacıyla geliştirilmiş tıbbi bir tedavi yöntemidir.

Bu yönetimin sahibi olan Dr. Pistor Mezoterapiyi tarif ederken “İlaçların, hastalığın bulunduğu yerin yakınına verilmesi durumunda tedavi etkinliğinin arttığı yeni ve basit bir tedavi metodudur” der ve “Uygun Yere, Az Miktarda, Az Sıklıkta ve Daha Güçlü Etki” kavramını ortaya koymuştur.

Mezoterapi hangi bölgelere uygulanabilir?

Yüz mezoterapisi ve selülit mezoterapisi olmak üzere başlıca 2 bölgeye uygulanması tavsiye edilir.

Yüz mezoterapisini kimler yaptırabilir?

Yüz mezoterapisi; cildinde renk düzensizlikleri bulunan leke, kırışıklık vs. ile yaşlanmayı durdurmak (antiaging) ve  yaşlılık belirtilerini gidermek isteyen tüm hastalar için uygun bir yöntemdir.

Özellikle güneş maruziyeti fazla olan  ve sigara içen hastalarda belli periyodik aralıklarla yapılan mezoterapi yaşlanma sürecini anlamlı ölçüde yavaşlatmaktadır.

Yüz mezoterapisi nasıl uygulanır?

Cilt temizliği yapıldıktan sonra hastalara  anestezik krem sürülerek 15 dk bekletilir. Sonrasına cilt tipine uygun hazırlanmış karışımlar küçük iğneler aracılığı ile derinin alt bölgesine verilir.

PRP tedavisiyle birlikte de yapılabilmekte ve gayet olumlu sonuçlar vermektedir. Tercih edilen yöntem genelde budur.

İşlem sonrasında günlük yaşantıya hemen dönülebilir mi?

Küçük iğne izleri 24 saat içinde tamamen kaybolmaktadır.

Kimler mezoterapi yaptıramaz?

Hamileler,

Emziren Anneler

Kan sulandırıcı ilaçlar kullananlara (clexane, plavix, coraspin ) mezoterapi uygulanmaz.

Mezoterapi tedavisini ne sıklıkla yaptırmayalım?

Yaklaşık 1-2 hafta ara ile yapılan 4-6 seanslık tedavi bir kür olarak kabul edilir. Tedavi sonucu oluşan canlılık ve iyilik halinin korunması için 3-6 ayda bir tekrarı önerilmektedir.

Mezoterapi tedavisinin herhangi bir yan etkisi var mıdır?

İşlem sonrasında uygulama yapılan bölgede morluk görülebilir. Çok nadir de olsa alerji vakaları bildirilmiştir.

Mezoterapi nedir?

Mezoterapi ihtiyaç duyulan bölgeye göre farklı kombinasyonlarda hazırlanan ürünlerin derinin altına küçük iğnelerle verilmesi esasına dayanan bir tedavi yöntemidir.

Sağlık Bakanlığı Eğitim Bilgileri Aşağıdaki linkteki gibi belirlenmiştir.

https://shgmesdb.saglik.gov.tr/Eklenti/4077/0/mezoterapi-standartlari-1pdf.pdf

MODÜL-7
Mezoterapinin Uygulama Alanları
1. Akut ve Kronik Ağrı Kontrolünde
Her bir uygulama alanında kullanım
Mezoterapinin Yeri endikasyonlarını tanımlar.
a. Yüz Nevraljileri
b. Trigeminus Nevraljileri
c. Arnold Sinir; Nevraljileri
d. Serviko-Brakiyal Nevraljiler

  1. Fibroz (Bağ) Doku Patolojileri
    a. Tendinopatiler. Dupuytren, Bursitler, Miyozitler.
    Hidrolipodistrofiler (Selülit)
  2. Spor Hekimliği ve Mezoterapi
    a. Tendon Yaralanmalan (Tendinopati)
    b. Kas Yaralanmalan (Kas Ezilmeleri, Kas Ağrısı, Kas Gerginliği, Kısmi Yırttklar)
    e. Bağ Yaralanmalan (Bağ Zorlanmaları, Eklem Burkulmaları, Kısmi Yırtıklar)
    d. Kemik Sakatlanmaları (Periostit, Stres Kırıkları)
    e. Kıkırdak Lezyonları

    f. Eklem Çevresi Doku Lezyonları (Bursit, Kapsülit, Sinovyal Kist)
  3. Romatizmal Hastalıklar ve Mezoterapi
    a. Her Bölgedeki Artroz
    b. Artritler
    c. Romatoid Poliartritler
    d. Akut Romatizmalar
  4. Kemik. Kıkırdak ve Kas Doku Patolojileri
    a. Periastit
    b. Kırık İyileşmesi
    c. İç organ kas spazmları
  5. Yağ Dokusu Patolojileri
    a.Obezite
    b, Bölgesel Kilo Fazlalığı
    c. Lipom
    d. Hemopoetik Sistem Patolojileri
  6. Lenfatik Doku Patolojileri
  7. Ürogenital Sistem Patolojileri
    a. İmpotans
    b. Enüresis
    e. Üriner Enfeksiyon
  8. Vasküler Sistem Patolojileri
    a. Vena-Lenfa Yollan Ödemleri, Mikro-Dolaşım Sorunları
    1. Nöroloji ve Mezoterapi
    a, Baş Ağrıları: Gerilim, Vasküler, Yansıyan
    b.Distoni

    2. Vasküler Patolojiler ve Mezoterapi
    a. Alt Ekstremite Dolaşım Yetersizliği
    b. Varis
    e. Ödem, Lenf Ödem
  9. Estetik Tıp ve Mezoterapi;
    a, Cilt Kırışıklığı
    b, Telanjiektazi
    e. Cilt Lekeleri
    d. Sitria

İnternet Sitesinde verilen bilgiler Bilgilendirme amaçlıdır.

DERMAPEN

Dermapen nasıl bir uygulamadır?

Ucunda çok sayıda milimetrik iğne bulunan bir cihazla, cilt yüzeyinde yüzlerce mikroskopik delme yapan, böylece cildin kendi, doğal iyileşme mekanizmasını başlatan mikro iğneleme yöntemidir. 

Dermapen uygulaması nasıl etki eder? 

Bu tedavide amaç, en az epidermal hasar ile, ciltte kontrollü bir çok küçük yara oluşturarak, deride yeniden yapılanma sağlanır. Uygulama esnasında 0,5-2,5mm uzunluğundaki iğneler ile üst deride 1cm² ‘de 250-500 mikrokanal oluşturulur. Açılan bu kanalların her biri deride bir yara gibi algılanır. Cilt bu yaraları kapatmak için o bölgede kan dolaşımını artırıp, çeşitli büyüme faktörleri salgılayarak kendini onarmaya çalışır. Ayrıca işlem sırasında deri yüzeyine uygulanan çeşitli vitaminler, enzimler ve hatta PRP solüsyonu, açılan bu mikrokanallardan deri altına iletilmek üzere kullanılabilir. Sonuçta hyaluronik asit, kollajen ve elastin yapımı tetiklenir ve o bölgede cilt yenilenmesi meydana gelir.

Dermapen hangi alanlarda kullanılabilir?

  • Cilt yenilenmesi ve gençleştirilmesi
  • İnce kırışıklıkların azaltılması
  • Gözeneklerin sıkılaştırılması
  • Sivilce izlerinin giderilmesi
  • Cilt lekeleri tedavisi
  • Çatlakların tedavisi
  • Saç dökülmesi tedavisi 

İşlem ağrılı mıdır?

Uygulama öncesi sürülen lokal anestezik kremlerle, işlem sırasında ağrı-acı hissi çok az olur.

Uygulama sonrası nelere dikkat edilmelidir?

Tedavi sonrasında deride ortaya çıkan hafif pembeleşme, ufak kanama alanları ve yanma hissi, ortalama 6 saat içerisinde azalacak ve 1 -2 gün içerisinde kendiliğinden kaybolacaktır. İşlem sonrasında güneşten korunulmalıdır. İki gün boyunca aşırı spor, sıcak duş, sauna, hamam, solaryum uygulamasından kaçınılması önerilir.

Dermapen kaç seans uygulanır ve uygulama sıklığı nasıldır?

Uygulama amacı ve işlem yapılan bölgeye göre değişmekle beraber 2-10 seans uygulanır. İki işlem arası 1-4 hafta kadardır.

Etkisi ne zaman görülmeye başlar?

İşlemden ortalama 6 hafta sonra gözle görülen sonuçlar başlar, maksimum etki 3 ayda elde edilir. Elde edilen sonuç kalıcıdır.

Dermapen uygulamasını her zaman yapılabilir mi?

Oldukça güvenli bir uygulamadır. Her yaşta, her tür cilt tipinde, yaz aylarında dahi yapılabilir. 

AĞRI TEDAVİLERİ

  • Çözümlenemeyen Ağrılar başta olmak üzere
  • Migren
  • Bel ve bacak ağrıları
  • Boyun ağrıları
  • Baş ağrıları
  • Sırt ağrıları
  • Omuz-kol ağrıları
  • Yüz ağrıları-nevraljiler
  • Damar tıkanıklığına bağlı ağrılar
  • Kanser ağrıları
  • Topuk Dikeni
  • Nedeni belirlenemeyen ağrılar

Girişimsel Ağrı Tedavileri

Proloterapi

Nöralterapi

Akupunktur

Elektroakupunktur

Hacamat

Homeopati

Detoks

Beslenmenin düzenlenmesi,

yöntemleri ile mutlu sonuçlar elde edilebilmektedir.

FONKSİYONEL TIP

Fonksiyonel Tıp hastalığı oluşturan sebepleri araştırır ve bunları bildiğimiz modern tıbbı en güzel şekilde yorumlayarak kökenden gelen problemleri tedaviyi amaçlamaktadır.

Fonksiyonel tıp kavramı ABD’ de başlayarak tüm dünyaya yayılan bir yaklaşımdır. Ülkemizde Dr. Mustafa ATASOY öncülüğünü yapmakta olup eğitimlerini de kendisi vermektedir. Hastalık yoktur, hasta vardır ilkesiyle hareket ederek kişiye özel tedaviler düzenleyen bir bütüncül tıp dalıdır diyebiliriz.

Fonksiyonel Tıp Sistematiği

Hastayı baştan aşağı bir bütün olarak ele alarak sizi sonuca götüren sistematiktir. Sizi ordan oraya gönderir dururlar bu bizimle alakalı değildir sözünü duyarsınız. Oysa hastalık durumunda bir biri ile ilişki pek çok durum olduğundan bir bütün olarak ele alınmamışsınızdır. Modern tıpta uzun dönem sonuç alamamış hastaların müracaat ettiği alanlardandır.

Fonksiyonel Tıp Kişiye Özel Uygulanır

“Hastalık yoktur hasta vardır” Hipokrat’ın sözünü uygulayan bir tıp sistematiğidir. Modern tıp Hipokratı kabul etmiştir ancak hastalıkları isimlendirerek tüm hastaları aynı kefelere koyarak aynı alanda değerlendirmektedir. Modern tıbbın bütünsel olarak kişiyi değerlendirerek Kişiye özel yöntemler belirlenir ve uygulanır. İlk önce bireyin hastalık geçmişi en baştan en derin detaylarına kadar alınır, diğer hastalıkları incelenir, yaşam şekli ve beslenmesi gibi alışkanlıklar gözden geçirilir. Fonksiyonel tıp hastanın hormon, bağışıklık, enerji, detoks, gastrointestinal ve kardiyometabolik sistemini, barsaklarınızı (geçirgen bağırsak durumunuzu!!!) inceleyerek bütüne bakarken; kişinin zihinsel, ruhsal yapısıyla beraber yaşam şeklini de düzelterek şifa sağlanır. Kronik inflamatuvar hastalıklar dediğimiz kalp damar hastalıklarından kansere, haşimoto tiroiditinden romatolojik hastalıklara, multipl skelrozdan alerji ve astıma kadar birçok hastalığın alında yatan sebep büyük ölçüde kronik inflamasyondur.

 Fonksiyonel tıp bu kronik İnflamasyonu ortaya koyar ve çözümler bunu da bireye özel olarak uygular.

Geçirgen Bağırsak Sendromu

Fonksiyonel Tıpta Temel Kavramlardan Biriside Geçirgen Bağırsak Sendromudur
Bağırsak geçirgenliği( Leaky Gut )Fonksiyonel Tıp ve GAPS Beslenmede en temel ve en önemli kavramlardandır.

Fonksiyonel Tıp Nasıl Devreye Girer ?

Siz aneminiz, kabızlığınız, otoimmün hastalığınızla ile ilgili gezmedik hastane bırakmadığınızda Fonksiyonel Tıbbi duymuşsanız, burada devreye girer. Çünkü size verilen tedaviler dön dolaş aynı kapıya çıkan yöntemlerle alakalıdır.

Geçirgen Bağırsak Sendromuna dönecek olursak;
Bağırsağımız nasıl geçirgen hale gelir?
Bağışık sisteminden görevli lenfatik sistem dokularının %70-80 i bağırsaklardadır. Kronikleşmiş stres, paketli gıda , abu cuburlar, mide ilaçları, hormonal ilaçlar , antibiyotikler, sık ağrı kesici tüketimi, steroid tedavileri, aşırı alkol, bilinçsizce yapılan açlık diyetleri aşırı şeker tüketimi gibi etkenler bağırsağın yapısını bozarak bağışıklık sistemini olumsuz etkiler. Bundan aşağıdan-yukarı yani beyne kadar tüm vücut alarm (belli belirsiz baş ağrıları, fibromyalji, migren ağrıları, mide sorunları kabızlık, bazı cilt hastalıkları) vermeye başlar. Bu bir günde olan bir durum değildir sadece bu alarm verme aylardan yıllara kadar sürebilir. Bu sorunu çözmediğiniz ve alarmı kesecek tedbirleri almadığınız sürece bir birikme olacak ve bir gün sistem bir yerden patlak verecektir bu ne kadar geç olursa sonucunda ortaya çıkacak olan hastalığın ciddiyeti de o kadar kötü olabilir.
İşte bu noktada iyi bir Fonksiyonel Tıp ve GAPS beslenme desteğine, doğru zamanda kullanılacak probiyotiklere ve detoksa ihtiyacınız var demektir. Bu işlemleri süresi, sıralaması, zamanlaması yapılacak olan tahlilleriiz ve vucüdunuzun verdiği tepkilere göre belirli bir takvim planlamasına uygun olarak yapılması gereken kişiye özel planlanan bir takım tedbirler, beslenme düzenlenmesi ve uygulamalar silsilesidir. Fonksiyonel Tıp Hekimleri ve GAPS Danışmanlarınca yapılmalıdır. Zamanlamalardaki yanlışlıklar ciddi problemleri beraberinde getirebilir. Gelişigüzel probiyotik kullanılmamalıdır.

Tıbbin kurucuları ve hekimlerin piri bağırsakların önemini bazı sözlerle bize anlatmaya çalışmışlardır.

“Bütün hastalıklar bağırsakta başlar” Hipokrates
“Yiyecekler ilacınız, ilacınız yiyeceklerinizdir” Hipokrates

“Şifa hazımdadır, Kolayca hazmedeceğin kadar ye” İbn-i Sina
“Yiyecekler ilacınız, ilacınız yiyecekleriniz olsun” İbn-i Sina

Fonksiyonel Tıp alanında uzman bir hekimle görüşmeniz büyük önem taşımaktadır.

Uzm. Dr. Pınar KOÇYİĞİT GENÇER


ΛTM İŞ MERKEZİ

ATM İş Merkezi B Blok Kızılırmak mah., 1450. Sk. No:1 Kat: 3 Kapı : 14, 06510 Çankaya/Ankara

Tel : 05058334340

Tel: 03125036369

Bize ulaşamadığınız dakikalarda Whatts Ap : 05058334340

e-posta : drpinarkocyigit@gmail.com

Siteyi Hazırlayan : 05058334340

MİSAFİR OTOPARKI GİRİŞİ (BAYRAM USTA YANINDAN)


Tel : 05058334340

Tel: 03125036369

Bize ulaşamadığınız dakikalarda Whatts Ap : 05058334340

e-posta : drpinarkocyigit@gmail.com

PLEXR

                            

PLEXR PLASMA

PLEXR PLASMA

Plexr teknolojisi, göz kapağı ve göz çevresi kırışıklık tedavileri, vücuttaki lekeler, skarlar, kırışıklık ve ben tedavilerinde kullanılır.

Plexr Plasma cihazının TİTCK (Türkiye ve İlaç Tıbbi Cihaz Kurumu)’da tıbbi cihaz olarak kayıtlı olması önemli bir husustur.

  • Kullanıldığı Alanlar
  • Göz Çevresi Kırışıklığı tedavisinde,
  • Göz Kapağı düşüklüğünün tedavisi,
  • Stria (çatlak) patolojilerinin tedavisinde,
  • İstenmeyen Cilt rengi düzensizliklerinin düzeltilmesinde (pigmentasyon sorunlarında)
  • Siğil ve et Beni tedavisinde, (Öncesi ve sonrası homeopatik tedavi verilmesi önem arz eder.)
  • Keratoz temizlenmesi,
  • Akne ve sonrasında oluşan iz patolojilerinin tedavisinde,
  • Suçiçeği skar patolojilerinin tedavisinde,
  • Boyun ve yüzde iz patolojilerinin tedavisinde,
  • Doğum Skarı patolojilerinin tedavisinde,
  • Ameliyat Skar izlerinin düzeltilmesi (doğum, troid….),
  • Tüm Kırışıklık ve Yanık İzi patolojilerinin tedavisinde,
  • Kazayağı ; Göz çevresinde yer alan patolojileri,
  • Çizgi ve Kırışıklık; Dudak üstünde yaşlanmaya bağlı oluşan patolojileri,
  • Kulak önünde meydana gelen kırışıklık ve patolojileri,
  • Yağ oluşumu ile meydana gelen kistler,
  • Karın bölgesi ve çevresindeki çatlaklık patolojilerinin tedavisinde

Plexr Nedir?

Plexr, uygulama bölgesinde maddenin gaz hali olarak bulunan azot ve su buharını yüksek enerji sayesinde plazma haline dönüştüren özel bir teknoloji ile sorunlu derinin atılması ve yeni deri oluşumunu tetikleyen plasma teknolojisidir.

Plexr, deri dökümünü sağlayarak yeni deri oluşumunu tetikleyen bir teknolojidir.

Yaz aylarında görünür bölgelere uygulama tercih edilmez.

Plexr Uygulaması Kaç Seans Devam Eder?

  • Temizleme işleminin ardından bölgede uyuşma sağlamak için lokal anestezik bir krem uygulanır.
  • 20 dakikalık bir zaman dilimi içerisinde uyuşan bölgeye Plexr uygulaması yapılır.

Plexr uygulaması genellikle tek seans sonunda veya gerekli görülmesi halinde 2 seansa kadar uzadığı durumlar olabilir. Çoğu zaman tek seansta nadiren de ufak kontrol atışları ile işlem bitirilmiş olur.

Plexr Uygulaması Acılı – Ağrılı Bir Uygulama Mıdır?

Plexr Plasma; modern teknolojik tıbbi bir kırışıklık, leke, skar, akne ve çatlak tedavisi yöntemidir. Lokal anestezik bir uygulama ile bölge uyuşturulur. Uygulama esnasında en ufak bir şekilde ağrı ya da acı hissi söz konusu değildir.

Ancak uygulama sonrasında ise sıkıntı yaratmayacak kadar sızı durumu söz konusu olabilir. Bu sızı 1 – 2 günlük zaman dilimi içerisinde düzelir.

Plexr Uygulaması Sonrası İyileşme Süreci Ne Kadar Sürer?

Deri altına da işleyen bir teknoloji olduğundan dolayı uygulama sonrasında fondotenli güneşten koruyucu özel kremler(susuz) önerilir. Genellikle 10 – 14 günlük bir zaman dilimi içerisinde iyileşme sağlanıyor.

Plexr Uygulamasının Avantajları Nelerdir?

Plexr uygulaması birçok farklı avantajı beraberinde getirir.

  • Uygulama 10 – 30 dakikalık zaman dilimi içerisinde bitirilir.
  • Zamandan kazanır ve cerrahi işlem stresinden kurtulursunuz
  • Uygulama sonrasında etkilerini anında gözlemlersiniz.
  • Plexr uygulamamızın ardından bölgedeki cilt yenilenmesi (Rejuvenasyon) sürekli olarak devam eder.
  • Kıl kökleri, kılcal damar yapıları ya da sinir dokularına asla zarar vermez.
  • Uygulama sonrasında enfeksiyon ya da skar izi söz konusu değildir.
  • Plexr uygulaması sonrası yüksek faktörlü güneş kremi kullanılır. Su ile bölgenin teması uzak tutulur.

FİTOTERAPİ

Fitoterapi Nedir?

Fitoterapi, geleneksel bitkisel tıbbi ürünler ve bitkisel ilaçlarla yapılan bir tıbbi tedavi yöntemidir.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre;
Bir veya daha fazla organıyla tedavi edici veya hastalıkları önleyici olabilen veya herhangi bir kimyasal-farmasötik sentezin öncüsü olabilen bitkilerdir.

Fitoterapi hangi rahatsızlıklarda kullanılmaktadır? 

  • Migren, diğer baş ağrıları
  • Şeker hastalığı
  • Atardamar ve toplardamar kan dolaşımı bozukluğu
  • Kalp hastalıkları, tansiyon problemleri 
  • Alerji, Cilt hastalıkları
  • Solunum yolları hastalıkları, Astım
  • Romatizma, Osteoporoz
  • Depresyon, Panik atakları, sinir hastalıkları 
  • Uykusuzluk problemleri
  • Grip, Üst Solunum Yolları Enfeksiyonları
  • Obezite
  • Kadın hastalıkları, menstrual düzensizlik, Menopoza giriş zorlukları
  • Mide ve bağırsak rahatsızlıkları
  • Tiroid bezi hastalıkları
  • Kemoterapi sonrası tedavi
  • Böbrek ve idrar yolları, vb.
  • “Şifasız hastalık yoktur; irade eksikliğinden başka. Değersiz bitki yoktur; tanınmamasından başka.” İBNİ SİNA

Görsel Bir Hastaya ait değildir

Son yıllarda özellikle ülkemizde hastalıkların tedavisinde rutin yöntemlere yardımcı olarak tercih edilen ozon terapisi, oksijenin ‌tri atomik ve kararsız bir formu olan ozon (O3) kullanılarak uygulanır. Oksijen terapisi olarak da adlandırılan bu tedavi; deri hastalıklarından enfeksiyon hastalıklarına, parazitlerden virüslere karşı ve derin akne tedavilerinde, zayıflamada yağ tabakasını kırıcı olarak kozmetolojide birçok durumda hekimlerin önerileri doğrultusunda tedavi sürecine girmiştir.

Gözlemlediğim bilgiler ışığında Almanya ve Rusya’da çok sıklıkla başvurulan bir yöntem olup kullanımı da bir o kadar eskiye dayanmaktadır.

Ozon tedavisi nedir?

Oksijenli solunum yapan tüm canlılar için oksijen, hayati bir önem taşır. Oksijen, tıpta tedavi amacıyla iki farklı yöntemle kullanılabilir. Bunlardan ilki olan ‌normobarik oksijen, özellikle hastane kliniklerinde solunum güçlüğünün yaşandığı akut durumlar veya ‌KOAH hastası bireylerde kullanılan oksijen tedavisidir. İkincisi, yani ‌hiperbarik oksijen ise atmosferden çok daha yüksek bir basınç altında ve yüzde yüz oranında oksijen içeren ortamlarda uygulanan tedavi yöntemidir. Normalde havada yaklaşık olarak %21 oranında oksijen bulunur. Ozon terapisi esnasında yüksek basınç altında yüzde yüze kadar çıkarılan oksijen oranı sayesinde plazma içerisinde çözünen oksijen miktarı arttığından çevre dokulara ulaşan oksijen de artar. Bu sayede damar hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığın tedavisinde kullanılır.

Ozon tedavisi hangi hastalıkların tedavisinde kullanılır?

Oksijen terapisi veya diğer adı ile ozon tedavisi, birçok hastalıkta yardımcı tedavi yöntemi olarak sıklıkla tercih edilmektedir. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir:

Dolaşım Bozuklukları

Ozon tedavisinin en sık kullanıldığı hastalık, dolaşım bozukluklarıdır. Diyabet hastası bireylerde görülen ayak bölgesinde uyuşma, karıncalanma, üşüme ve ağrı gibi rahatsız edici sorunlar hastalığın yol açtığı dolaşım bozukluğundan kaynaklanır. Bu hastalarda dolaşım bozukluğunun yol açtığı etkiler ‌hiperbarik oksijen tedavisi ile büyük oranda önlenebilmektedir.

Kanser

Kanser hastalarında tamamlayıcı tedavi olarak tercih edilebilen yöntemlerden bir tanesi ozon tedavisidir. Bağışıklık sisteminin ‌aktivasyonunu artıran ve kanserle savaşan hücrelerin üretimini destekleyen oksijen terapisi, vücudun genel direncine olumlu yönde katkı sağlayarak kanser tedavisine yardımcı olabilir. Aynı zamanda zindelik vermesi sebebiyle kemoterapinin olumsuz etkilerinin azaltılmasında da rol oynar. Burada dikkat edilmesi gereken husus Kanser hastası bu tür tedavileri ancak Modern tıp hizmetlerini aldığı hekiminin onayını alarak tedavi yapılmasına karar vermelidir.

Göz Hastalıkları

Yaşlılığa bağlı olarak damarların yapısında meydana gelen bozulmalar sonucu optik sinirler ve retinada hasarlar oluşur, bu da göz hastalıklarına sebebiyet verir. Bu gibi durumlarda uygulanan ozon tedavisi, dolaşımdaki aksaklıkların önüne geçilmesine yardımcı olur.

Bakteri ve Mantar Enfeksiyonları

Mantar ve bakterilerin üremesini engelleyici özelliği sebebiyle uzun süredir suların arıtılmasında kullanılan ozon, bu ajanların sebep olduğu hastalıkların tedavisinde de başarıyla uygulanmaktadır. Ayak bölgesinde oluşan mantar hastalığında oksijen tedavisi uygulanarak inatçı enfeksiyonların önüne geçilmesi mümkün olabilmektedir.

Yukarıda belirtilen hastalıkların haricinde oksijen terapisi; romatizma, artrit, yatak yaraları, kolit ve ‌proktitis gibi bağırsak enfeksiyonları, vurgun, ‌herpes ‌simplex ve ‌herpes ‌zoster virüslerinin sebep olduğu hastalıklar ve karaciğer ‌enflamasyonları gibi birçok hastalığın tedavisinde tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca ‌anti-aging olarak da bilinen yaşlanma karşıtı bazı terapilerde de ozondan yararlanmak mümkündür.

Ozon tedavisinin faydaları ve zararları nelerdir?

Ozon tedavisi, dokulara ulaşan oksijen miktarının büyük ölçüde arttırılmasını sağlaması sebebiyle tıbbın birçok farklı alanında tercih edilmektedir. Hekimin önerileri doğrultusunda uygulandığı takdirde rutin tıbbi tedavinin sonuçlarına herhangi bir etkisinin bulunmaması bu tedavi yönteminin en büyük artılarından bir tanesidir. Medikal ozon, uygun şekilde uygulandığı takdirde etkili, pratik, hızlı, tamamen güvenli ve ucuz bir tedavi türüdür.

Ozon terapisi uygulamasının yapıldığı ortamlarda oksijenin yanıcı bir element olduğu göz önünde bulundurularak gerekli önlemler alınmalıdır. Tedavinin en önemli riski akciğerlerde temiz hava ile kirli hava değişiminin yeterli oranda yapılamaması durumuna bağlı olarak kan plazmasında karbondioksit oranının artmasıdır.

Dolgu Uygulamaları

Dolgu Uygulamaları

Yaşlanmanın etkisiyle birlikte yüzde meydana gelen derin veya ince kırışıklıklar, çökme ve çukur gibi deformasyonlar, özellikle kadınların düzeltmek istedikleri estetik kusurlardır. Sadece enjeksiyon yolu ile bu deformasyonun bir cerrahi işleme başvurulmadan düzeltilebilmesini sağlayan hyaluronik asit içeren dermal dolgular bulunmaktadır.

Hyaluronik asit nedir?
Hyaluronik asit, yaşayan tüm organizmalarda bulunan bir polisakkarittir. İnsan derisi, kollajen lif kümeleri ve su tutup hacim yaratan hyaluronik asit molekülleri içermektedir. Yani bu madde cilt dokusunda zaten bulunan bir maddedir. Cildimizde bulunan doğal hyaluronik asit normalde bir veya iki günde bir yıkılmaktadır. Yani vücutta sürekli yenilenir, derinin yaşlanmasıyla birlikte de azalır. Hyaluronik asit, özellikle yüz derisindeki kırışıklıkların düzeltilmesi amacıyla enjeksiyon formunda üretilmiştir.

Çizgileri, kırışıklıkları anında yokmuş gibi silen atan, hatta yaşla beraber kaybolan hacmi yüze geri veren bu sayede derin kıvrımları azaltarak gençleştiren dolgu uygulamaları gerçekten çok iyi işler çıkarıyor. Dakikalar içinde yılları geri döndüren bu etkili anti-aging uygulamasını yakından tanımaya ne dersiniz?

Gülüyor, ağlıyor, esniyor ister istemez sürekli mimik yapıyoruz, yoruluyoruz… Düşünceli olduğunuzda kaşlarınızı çatıyor, şaşırdığınızda kaşlarınızı kaldırıyor, okurken gözlerimizi kısıyoruz Her zaman gülümseme, mutsuzluk ve hayret ifadesi cildinizde bir çizgi, bir kırışıklık olarak iz bırakıyor.  Sigara içmek, nemi tütekmiş ciltler, genetik, yer çekimi, rüzgar ve güneş ışınları gibi faktörler bu süreci çok çok hızlandırabiliyor.  

Dolgu mu? Nasıl Yani

 Son  15 yılda yüze enjekte edilen dolgu maddeleri bu çizgileri kırışıklıkları yok etmek için adeta bir devrim yaşattı. Bu derin çizgileri yumuşatmak hatta yüzdeki çökmüş bölgelere kaybolan hacmini geri vermek için hem çabuk hem de son derece pratik bir çözüm haline geldiler.  

 Cilt yüzeyinin hemen altına enjekte edilen bu dolgu maddeleri, dudaklara daha dolgun bir görünüm vermek için kullanıldığı gibi, gülme çizgileri olarak bilinen burnun iki yanından ağzın iki kenarına doğru uzanan çizgileri, çeneye doğru oluşan kırışıklıkları ve üst dudakların çevresinde meydana gelen ince çizgileri yok etmek için de uygulanıyor. 

Ancak hiçbirimiz iğnelerden hoşlanmayız. Durun içiniz rahat olsun. Yeni nesil   dolgu maddelerinin içinde anestezi ilacı bulunduğundan işlem yapılan bölgeyi uyuşturarak, acıyı minimuma indiriyorlar. Diğer dolgu maddelerinde ise doktorunuz uygulama öncesinde uyuşturucu etkili bir krem sürerek işlemin son derece konforlu geçmesini sağlayarak aynı rahatlığı sağlarlar.

Sizin dolgunuz hangisi? 

Bugünün anti-aging dünyasında uzmanların aralarından seçebileceği en az on iki çeşit dolgu maddesi mevcut. Ve farklı özelliklere sahip olan farklı dolgu maddeleri geliştirilmeye devam ediliyor. Peki, bu kadar çok seçenek varken hangisinin size en uygun dolgu maddesi olduğunu nasıl bileceksiniz? Bu soruyu doktorunuzla beraber cevaplamanız gerekiyor. Bütün dolgu maddeleri aynı değil. Ben farklı bölgelere göre farklı dolgu maddeleri uygulamayı tercih ediyorum. Mesela, nazolabial kıvrımlarda (burun kenarlarından ağzın iki köşesine doğru inen derin çizgiler) bazen dört farklı dolgu maddesi bile kullandığım oluyor. Başlıca hedefin doğal bir görünüm yaratmak olduğunu sakın unutmayın.

Yüzün her bölgesine “Hyalüronik Asit”

Moleküler ağırlığının binlerce katı su molekülünü kendine çeken hyalüronikasit doğal olarak da vücutta bulunan bir madde.   Yüzdeki kırışıkların, ince çizgilerin içini doldurmak ve yüzdeki hacim kaybını yerine koymak için en fazla bu dolgu maddeleri kullanılıyor. Aktif maddesi ciltte doğal olarak bulunan bu dolgu maddeleri cilde nem veren, onu yaşlanma etkilerine karşı koruyan çeşitler. Diğer yandan bu madde genç, elastik bir cildin olmazsa olmazıdır. Yaşla beraber bu maddenin giderek azalması ile birlikte çizgiler, kırışıklıklar belirmeye başlar. Hyalüronik asit bazlı dolgu maddeleri hem ince çizgiler hem de derin kırışıklıklarda kullanılabiliyor. Hiçbir yan etkileri yok ve etkileri altı ayla bir yıl arasında kalıcılığını koruyor. Dolguların yaşlanma belirtilerinin ilk görüldüğü yerlerden biri olan orbital kenarlar üzerinde oldukça etkili olduğunu söyleyebilirim. Bu bölgeye enjeksiyon daha derine inen bir teknikle uygulanmalı. Bu yöntemle incelmiş olan ciltte pürüzlü bir görünümün oluşması engellenmiş olur. Doğal bir etki için dolgu maddesi hem yanak üstlerine hem de elmacık kemiklerinin üzeri ne yapılmalıdır. Böylece gözler de bir miktar yukarı doğru kalkar. Bu da yüze daha enerjik bir görünüm verir.

Dolgu maddelerinin yeni yeni keşfedilen kullanım alanlarından biri de şakaklar. Son zamanlara kadar şakaklar hep göz ardı edilen bir bölgeydi. Kemiklerimiz küçülmeye başladığında şakaklar da boşalmaya ve yüze yorgun bir ifade vermeye başlarlar. Şakaklara yapılan hyalüronik asit dolgular özenle yapılmalı, çünkü buradaki cilt çok incedir ve her hangi bir hata hemen göze batar. Düzgün bir uygulama yapıldığında şakakların kaşlara ve oradan da yanaklara geçiş hattı mükemmel olur ve yüze daha genç, taze bir ifade verir. Bu maddelerin dramatik bir etki yarattığı yerlerden biri de dudak kenarlarının zamanla değişen şekli. Dudak kenarları düzleştiğinde ya da aşağı sarktığında hyalüronikasit dolguları işinize yarayabilir. Kenarları yeniden yukarı çekerek yüzünüzde oluşan somurtma ifadesini yok ederler. 

  • Burun kenarından aşağı inen çizgiler (Nazolabial Çizgiler)
  • Burun ile ağız arasındaki çizgiler (Philtral Çizgiler)
  • Dudak dolgunlaştırılması
  • Dudaklar etrafındaki radial çizgiler
  • Dudak köşelerini yukarıya kaldırmak
  • Göz çevresindeki kırışıklıklar
  • Göz altı torbalarını kamufle etmek
  • Göz altı çukurlarını düzeltmek
  • Alındaki çizgiler
  • Kaş kaldırma
  • Akne izleri
  • Kaza veya travma sonucu oluşan deformiteler
  • Yanak ve elmacık kemiği dolgunlaştırmak
  • Çene ucuna hacim kazandırmak
  • Ameliyatsız burun estetiği, burun düzeltilmesi
  • Çene köşesi belirginleştirmede
  • Vücuttaki bazı asimetrilerin düzeltilmesi 

Sıvı yüz germe tekniği

Yüzün orta kısmı diğer kısımlara göre daha hızlı yaşlanır. Çünkü cilt dokusu yaşla birlikte incelmeye başladığında yüzü daha az desteklemeye başlar. Ayrıca yüzdeki yağ dokusunun azalmaya başlamasıyla da yanaklar hacmini kaybeder. Göz ve yanak çevresinde çizgiler oluşmaya, yüzün orta kısmı düz bir görünüm almaya başlar. Dolayısıyla zamanı geri çevirmek için doğru işlemlerin doğru zamanlarda yapılması gerekiyor. Enjeksiyonların da ameliyatın da bir yeri ve zamanı vardır. Cildin yaşı ve kalitesi, yaşanan hacim kaybının boyutları gibi etkenler hangi seçeneğin sizin için daha iyi bir çözüm sunacağın belirler. Asgari düzeyde hacim kaybı varsa veya cilt korumaya alınmak isteniyorsa dolgulardan faydalanmak akılcı bir seçenektir. Eğer yüzdeki elastikiyet ve hacim kaybı fazla değilse ‘enjeksiyonla yüz germe’ ya da ‘sıvı yüz germe’ olarak bilinen ve dolgu maddelerinin doğru yerlere ve doğru teknikle enjekte edilmesiyle yüzde lift etkisi yaratan bir yönteme başvurulabilir.

Bu yöntem ince çizgileri, kırışıklıkları ortadan kaldırarak hacim kaybını yerine koyar ama sonuçları yüz germe ameliyatı gibi kalıcı değildir. Hacmini kaybetmiş olan yanaklara, göz altında oluşan boşluklara, nazolabial kıvrımlara ya da ince dudaklara farklı enjeksiyon maddelerinin birleşimiyle geçici çözümler sağlanabilir. Enjekte edilebilen dolgular yanak ve gözaltı gibi dolgunlaşmaya ihtiyaç duyan bölgelere hacim kazandırırken, gözle yanak arasındaki boşlukları doldurmak için de kullanılabilir. Botoks ile göz kenarlarındaki kaz ayaklarını yok ederken kaşları yukarı kaldırarak daha açık, daha canlı bakışlara sahip olabilirsiniz. 

 

Dolgu Enjeksiyonları

Geçen yıllarla birlikte yerçekimi, güneşin UV ışınları, yüz mimik hareketleri ve tabi ki sigara cildi olumsuz etkilemektedir. Cildi daha genç ve diri gösteren deri altı dokusu giderek parçalanır ve mimik kaslarının neden olduğu mimik çizgilerinin (gözlerin yan tarafında kaz ayağı) oluşumuna izin verirler. Dolgu maddeleri çizgi ve kırışıklıkları doldurmaya yardımcı olur. Dolgu maddeleri deri altına verildiğinde, kırışıklıkları ve çöken yerleri doldurur ve dudak ve yanaklara dolgun bir görünüm verirler. Ayrıca çökük görünümlü yara izlerinin altına enjekte edilerek, izlerin belirginliğini azaltırlar. Çene ucu ve alın bombeliği için de kullanılan dolgu maddeleri bu bölgelerin daha dolgun görünmesini sağlarlar. Ağız kenarındaki çok derin çizgilerde (ağız kenarındaki çizgiler) yeterli olmayabilen bu çizgiler lazer, dermabrazyon, kimyasal deri soyma gibi tekniklerin uygulanması ile daha iyi sonuçlar verebilir. Bu üç teknik cildin üst tabakasının soyularak cildin yenilenmesini öngören yöntemlerdir. Çok hareketli yüz mimik kasları ya da gevşek cilt dokusundan kaynaklanan derin katlantılar için yüz veya alın germe uygulanırken, daha küçük kırışıklıklar için dolgu maddesi enjeksiyonu ek olarak yapılabilir.

Bu İnternet Sitesinde Verilen Bilgiler Sadece Bilgilendirme Amaçlıdır. Lütfen Hekiminizle Yüz Yüze Görüşerek Detaylı Olarak Bilgi Talep Ediniz.